William Shakespeare (26 Nisan 1564 – 23 Nisan 1616) Venedik ordularının generali, Üstün Hıristiyan Beyaz Adam’ın âli temsilcisi, Venedik halkının timsâli olan asil bir adamdır başroldeki Othello.
Othello, Shakespeare’in barok özellikler taşıyan ilk kahramanıdır. Oyundaki bütün diğer kişilerin üstünde, ihtişamlı, güçlü, coşkulu, abartılı biridir. Tragedyadaki en ilgi çekici karakter ise hiç kuşkusuz hâinlerin hâini, fitneci ve fesatçı başı, müstehzi Iago’dur; esas işi Othello’nun bayraktarlığını yapmaktır.
Shakespeare’in, Iago’ya ayırdığı repliklerinin, oyunun başkarakteri olan Othello’dan daha fazla olması çok ilgi çekicidir.
Othello’nun hür ve açık bir tabiatı vardır ki, bu onun, hem en güçlü hem de en zayıf yönüdür. Nispeten ileri yaşı, askerî kimliği ve ırkı, onu düşmanlığa açık kılar çünkü Venedik’ten ayrıldıktan sonra, gizlice evlendiği Venedikli Senatör Brabanzio’nun kızı Desdemona’ya çılgıncasına âşıktır.
Desdemona mutedil, evliliğini korurken Iago ile açık seçik esprilerle alay eden bir kadındır; Othello’yla, başından geçen serüvenlerin şânı için değil, faziletleri sebebiyle evlenmiştir. Öte yandan, Othello’nun kahraman asker rolüyle karısına duyduğu aşk, imtizacı imkânsız bir dilemma yaratmaktadır. Kıbrıs’a Türk’lerle savaşmaya gittiğinde de karısı hep yanındadır. Türkler savaştan ziyâde, tabiî sebeplerle boğulup ortadan kalkınca, pek fazla yapacak bir işi kalmaz; kalmayınca da özel mâlikânesinde, bilhassa yatak odasında, gittikçe artan tedirginlikler yaşamaya başlar.
IV. sahnede onun epileptik nöbetine şâhit olan Iago, “Böyle bir adama hiç yakışmayacak bu durumdan” bahsederek, askerî yetersizliğine atıf yapar ve hem karısını hem de en büyük rakibi olduğunu düşündüğü Cassio’yu etkiler. Kafası gittikçe karışan Othello’nun, askerî ve âşıkâne kimlikleri gittikçe birbirine karışır… Karıştıkça da marazî bir kıskançlık, rûhunu sarmaya başlar.
Ta baştan karısı Emilia’nın Othello ile yattığını söyleyen Iago, âdeta bir “kadına kadın” intikamı peşindedir. Aslında Othello’ya karşı derinden derine hemcinsel bir aşk besleyen Iago, onun âile mutluluğunu ve başarılarını da hep kıskanmıştır. Emilia’nın mendillini ele geçirip, attığı iftira ile Othello’nun en temel duygusunu alt üst eder: Güven!
Desdemona’ya karşı da büyük bir arzu duyan Iago, menfaati için yalan söylemekten çekinmeyen, insanları birbirine karşı kışkırtan ve her olaydan kendisi için bir şey çıkarabilen bir karakterdir. Yaptığı oyunlarla ve Othello’ya söylediği yalanlarla, Yüzbaşı Casio ile Othello’nun arasını açar ve Cassio’yu öldürtür. Desdemona’yla arası açılan Othello’yu, yine yalanlarla Desdemona’ya karşı kışkırtıp ondan şüphelenmesini sağlayarak, sonunda Othello’yu karısının katili yapmayı başarır.
Aklı başına gelen ve yaptığının hata olduğunu anlayan Othello, Desdemona’nın yokluğuna dayanamaz ve delirir. Iago ise olaydan sıyrılmak için Othello’yu cinayetle suçlar. Venedikli yetkililer Othello’yu işkenceyle konuşturmaya çalışırlar, fakat o tek bir kelime dahi söylemez ve akabinde Desdemona’nın akrabaları tarafından öldürülür. Hiç kimsenin kuşkulanmadığı Iago ise başka bir suçtan işkenceyle konuşturulmak istenirken ölür. Ve sonunda Iago’nun haris karısı Emilia gerçeği açıklar. Ama artık, çok geçtir…
Psikiyatr gözüyle
Günümüzde eşinin sadakatsizliği hezeyanıyla seyreden akıl hastalığına, Othello Sendromu denmekte. Vak’aların bir kısmı tek hezeyanlıyken, bâzıları şizofren, beyin hasarlı veya bunamakta olan hastalar.
Gerçek o ki, bizlere gelen veya getirilen vaka sayısı esasında olandan çok daha az. Erkeklerde daha fazla görülüyor ama kadın hastalar da azımsanamayacak kadar fazla. Uygun vasat ve zeminde (yaşlılık, boşluk, eşle yaş farkı vs.) herkes, potansiyel olarak bir Othello hâline gelebilir.
Iago’ya gelince… Bunlar muhteris, donanımlı ve zeki antisosyaller olarak her an yanımızda, yakınımızdalar. Antisosyal deyince sırf sokaktaki tinerciyi, hapishânedeki sosyopatı düşünmeyelim. “Beyaz yakalı antisosyaller” her yerde, her meslek ve makamda varlar ve mevcutlar!
Shakespeare’in dehâsı, bin küsur sene öncesinden bize ibret dolu bir mesaj ve muhteşem bir sanat eseri taşıyor; ondan feyiz almaya bakalım.
14’üncü yüzyılda Lüzinyanlar tarafından inşâ edilen Othello Kalesi, Mağusa kentinin ana girişlerinden biri olarak kullanılıyordu. Kale girişi üzerinde asılı olan St. Mark Arslanı kabartmasının altında, kaleyi yeniden biçimlendiren kaptan Nicolo Foscari’nin adı ve 1492 tarihi görülmektedir.
Etrafı derin bir hendekle çevrili olan kalenin yapısında kuleler ve topçu bataryalarıyla biten koridorlar bulunmaktadır. Kale avlusunda bir kısmı Osmanlılara, bir kısmı İspanyollara âit toplar, demir gülleler ve taş gülleler de bulunmaktadır. Kara kapısı bir Ravelin’le (yarım ay şeklindeki tabya) korunmuştur. Buradaki geçitler ve top yuvalarına ek olarak, bir şapel ve zindan olarak kullanılan yeraltı odaları bulunmaktadır.
Kalenin bugünkü adı, İngiliz döneminde kullanılmaya başlanmıştır. Sheakespeare’in ünlü tragedyasının bir bölümü, Kıbrıs’ta bir liman kentinde geçmektedir. Oyunun kahramanı Othello, Faslı (Moor) biri olarak tanıtılır. Yazarın, adanın Venedikli vâlisinin soyadının anlamı “Moor” olan Christophoro Moro’nun adını duyduğu ve yanılarak onun bir Faslı olduğunu düşündüğü sanılmaktadır.
Kale içerisinde bulunan salon, günümüzde birçok sanat ve kültürel faaliyete ev sâhipliği yapmaktadır. Gazimağusa Belediyesi’nin düzenlediği, geleneksel Mağusa Kültür, Sanat ve Turizm Festivali’nin de birçok faâliyeti burada olmuştur.