Kalbimle beynimin arasının açık olduğu zamanlar… Bazen ağlayasım gelir. Ama ağlayamam. Boğazıma bir şeyler düğümlenir. Ne yaparsam yapayım ağlayamam. Ağlasam belki de boşalıp rahatlayacağım. Hatta arınacağım. Ama ağlayamam. Sevmediğimden ya da üzülmediğimden mi ağlayamıyorum? Hayır. Tersine çok seviyorum hem de üzülüyorum. Ama ağlayamıyorum. Kilitleniyorum.
Ama bir süredir ağlayamayan ben bir gün ağladım. Yüzüm büzüldü. Gözyaşlarım gözlerimden yanaklarıma süzüldü. Sesim kısıldı. Artık neye ağladığım o kadar önemli değildi. Sadece ağladım. Neye ağladığımı ya da beni neyin ağlattığını unuttum. Belki yitip giden belki de özlediğim birinin ardından. Belki sadece çaresizlik ve öfkeden. Ve belki de hayatın tümünün arkasından. Ben ağlayabildikten sonra ne fark eder ki? Ağladıktan sonra boşalıp rahatladım. Hatta kendi gözyaşlarımda arındım. Belki de Şair Özdemir Asaf “Ağlamak” isimli şiirinde “Unutmak kadar kolaydır inan/ Ağlayanlar sevinmeli/ Sevin ağlayabiliyorsan/ Gül ağlayabiliyorum diye” derken haklıydı.
Dedim ya neden ağladığımı bilmiyorum. Belki de mutluluktan ağladım. Sevinç gözyaşı döktüm. Belki de hayata ve karşıma çıkanlara ağlayarak iyi ki varsın dedim. Muhtemelen onları gözyaşlarımla kutsadım. Kim bilir? Neden olmasın?
Aktör ve yönetmen Zach Braff’ın “Garden State” filmini izleyenler, 26 yaşındaki Andrew Largeman karakterini hatırlayacaktır. Annesi öldüğünde doğduğu şehre dönen Largeman annesinin cenazesinde bile ağlayamaz. Zaten küçüklüğünden beri ağlayamamıştır. Galiba ağlamak söz konusu olduğunda, Largeman karakterini andırıyordum. Zor ağlayan bir insandım. Ama şimdi içimden geldiğinde ağlayabiliyorum. Zira şarkıcı ve besteci Sezen Aksu’nun “Ağlamak Güzeldir” şarkısındaki gibi ağlamanın “her şeye rağmen var olmak demek” olduğunu öğrendim.
Not: Ağlamanın tıbbi, psikolojik ve sosyal kaynakları ve yönleri üzerine bilimsel bir yazı için bakınız: “Ağlamak: Duyguların Suyu” (Focus Dergisi) http://www.focusdergisi.com.tr/saglik/00435/