1baba1anne.com'un Anne Boyutu Yayın Yönetmeni Mehtap Erel ile annelik, evliliği ve iş hayatı üzerine yapılan keyifli röportajı siz sevgili okurlarımızla paylaşıyoruz. “Hani kitaplar var ya ‘bebeğiniz büyürken sizi neler bekler’ falan tadında. Kalın kalın kocaman olanlar. Kardeşim ne yazıyorsa satır satır yaşadık yahu!”
“ÇAMAŞIR SUYUYLA ARAMDA SADO-MAZO BİR İLİŞKİ VAR!”
Bize kısaca kendinizi anlatın desek… Mümkün mü sizin için?
Delilik derecesinde çalışkanım. Bildiğin inek. Okul bitti iş hayatı başladı ama ineklemek konusunda aynı kaldım ben. Gece gündüz iş düşünürüm. Teknolojik ürünleri alırım böylece işlerimi nerede olursam olayım kontrol edebilirim. O kadar çok çalışırım ki benimle çalışan insanlar kendilerini yırtarlar ama benim yanımda tembellermiş gibi olur. Hırslıyım, iddialıyım, inatçıyım, rekabetçiyim, risk alırım, geri adım atmam, kendime güvenirim. Elimi attığım işi mutlaka sonuçlandırırım. Hani okulda 9 aldı diye ağlayan gıcık kızlar olur, öyleyim. Titizim, temizlik yapmayı çok severim. Çamaşır suyuyla aramızda sado-mazo bir ilişki var diyebilirim. Yumuşak karnım oğlum. Oğlum söz konusuysa akan sular duruyor, her şey duruyor. Aşırılıkları olan, her şeyi uçlarda yaşayan bir kadınım. Pek kısa olmadı ama denedim:)
Yumuşak karnım oğlum diyorsunuz. Hamile olduğunuzu ilk öğrendiğinizde neler hissettiniz? Eşiniz nasıl tepki verdi?
Hamileliğimi iş çıkışı eczaneden ev tipi test alıp, evde testle öğrendim. Sarhan henüz eve gelmemişti, hayatımda ilk kez romantik bir şey yapayım dedim. Alete fiyonk yaptım dikiş kutusunda bulduğum bir kurdeleyle. Eve gelince çubuğu verdim. Böyle baktı, “bu ne?” dedi. Ben durumu anlattım. Önce bana sarıldı, duygusala bağladı falan. Sonra “İşedin dimi buna?” deyip aleti çöpe attı.
“KOCAM DEĞİŞTİ… HAYATTA HER ŞEYE MANTIK YÜRÜTEN BİR ADAM KOLİK DİYE BİR ŞEY OLDUĞUNU VE MANTIKLA AÇIKLAYAMAYACAĞIMIZI GÖRDÜ.
Peki anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Her şey değişti. Zorlaştı. Ama her şey anlam kazandı. Ne kadar boş işlerle uğraşıyormuşuz biz dedik. Biz karı-koca elimizden geldiği kadar hayatımızı çocuğumuza göre ayarladık. Yani o ailelerdeniz biz. Çocuğuna göre yaşayanlardan… O yüzden her şey değişti. Ben çocuğumun hangi yuvaya gideceğini seçmenin, iş değiştirip değiştirmeyeceğime karar vermekten daha zor olduğunu tespit ettim. Ben değiştim… Daha anaç bir kadın oldum. Kocam değişti… Hayatta her şeye mantık yürüten bir adam kolik diye bir şey olduğunu ve mantıkla açıklayamayacağımızı gördü. Çocuk bizim ayaklarımızı yere bastırdı diyebilirim.
Atahan nasıl bir bebeklik dönemi geçirdi?
Feci. Yani Allah affetsin. Şükürler olsun oğlum var aman diyim. Ama feci! Hani kitaplar var ya “bebeğiniz büyürken sizi neler bekler” falan tadında. Kalın kalın kocaman olanlar. Kardeşim ne yazıyorsa satır satır yaşadık yahu! Atahan sadece bezi kolay bıraktı. Bunun dışında yemesi, uyuması, sindirim sistemi, geniz eti… Çok mutluyum büyüdüğü için diyeyim anneler beni anlasın :)
“40’ıma YANAŞTIĞIM ŞU GÜNLERDE, ‘BU OLMUŞ, BU OLMAMIŞ’ DEMENİN SEFASINI SÜRÜYORUM.”
Gazeteci, yazar, anne üçlemesi nasıl gidiyor?
Böyle yan yana yazdığınızda çok havalı oluyor üçünü. Beni öfkelendiren önüne gelenin kendini bu kategoriye koyması. Çünkü ben her üçü içinde köpek gibi zaman ve emek harcadım. Çalışarak ve hak ederek aldım. Dişimle, tırnağımla, sökerek… O yüzden şimdi tadını çıkarıyorum. 40’ıma yanaştığım şu günlerde “bu olmuş bu olmamış” demenin sefasını sürüyorum. Anne olmayı hak etmek lazım. Çocuğunu doğurup ortaya salana da, erkenden evlendirene de, satana da çok çok… Çok feci öfkeleniyorum. “Bir sürü kadın tüp bebek yapmak için perişanken sen ne yapıyorsun Allah'ın sana armağanına be kadın!” diye düşünüp fıttırıyorum. Advertorial röportajlar dışında bir varlık göstermemiş, sadece reklam aldığı markanın müdürüyle konuşmuş tiplerin kendine gazeteci demesine de kızıyorum. Hele yazarlık… Hiç ağzımı açmayayım o hususta… Ben gazeteci-yazar olarak başarılıyım. İyi bir anne olmak için de elimden geleni yapıyorum.
Çalışan anne olarak zorluklar yaşıyor musunuz? Eşiniz size yardımcı oluyor mu?
Sarhan olmasa olmazdı zaten. Hele geçen dönem hem Boyut hem TV programı günde 4,5 saat uyuyarak 6 ay geçirdim. İki işte çalışmak beni bitirdi. Bu ara sadece Boyut’tayım ve tek işte çalışmak bu ara lütuf gibi oldu öyle diyeyim. Sabaha karşı 5 sularında araç beni alıp kanala götürüyordu. Star’dan çıkıp Boyut’a gidiyordum. Akşam 20:00 gibi evde olabiliyordum ve oğlum 21:00 de yatıyordu. O yüzden şu ara tekrar normal çalışma saatlerime dönünce herkese sanki çalışmıyormuşum gibi geliyor. Sabah birlikte kahvaltı yapıyoruz, akşam peş peşe eve geliyoruz falan… Ama şunu itiraf etmem gerekir. Çalışan anne olmak bitmez tükenmez bir vicdan azabı. Adamlar rahat, ev bütçesine katkıda bulunuyorsun, yoğunsun “nerdesin napıyosun” yapmaya zamanın yok, senle havasını da atabiliyor, o taraf için her şey süper. Ancak kadın perişan. “Eve yetiyor muyum, kocaya yetiyor muyum, çocuğa yetiyor muyum, işte iyi miyim, kandilde komşuya helva götürmesem nolur, kayınvalidemler bu hafta balığa gelsin, üst yönetime reklam gelirlerimizi sunmam lazım, haftaya da veli toplantısı var…” Ama Sarhan çok bana destek olur. Valla isterse de olmasın! Bırakırım her şeyi evimin kadını olurum valla :)
“HAYVAN GİBİ ÇALIŞIYORUM ELİMDE DEĞİL”
İşkolik bir annesi olduğu için Atahan bu durumdan şikayetçi mi?
Şikayetçi. Bir dönem öğretmenleri fark etti, beni okula çağırdılar, bazı üzüntüler yaşadık. Atahan’ın bu şekilde hissetmesi Sarhan’ı bana karşı çok öfkelendirdi. Bulduğumuz çözüm şu oldu; akşam belli bir saatten sonra, hafta sonları belli bir saatten sonra ve ailecek tatile çıktıysak sadece maillerime bakabiliyorum. Sadece haber editörlerimi aramama ya da onların telefonuna bakmama izin var. Onun dışında telefonum çalıyor ya da kırmızı ışık yanıp sönüyor ama orda duruyor. Açmıyorum, bakmıyorum, okumuyorum, sabaha bırakıyorum. Çünkü şöyle bir noktaya geldik; benim 24 saat çalıştığımı bilen herkes gün içinde de söyleyebileceği bir şey için akşam biz yemek yerken beni aramaya başladı ve bu durum benim de kızdığım bir hal aldı. Ben devam ederdim bu tempoda ama oğlum hoşnut değil madem, belli bir saatten sonra her şeyi ve herkesi bekletiyorum. Ben hep işkolik biriydim ama Boyut’ta patronlarıma başka türlü bir inancım ve sevgim var. Belki çok kirlilik gördüğüm için düzgün insanları bulunca dört elle sarıldım. O yüzden hayvan gibi çalışıyorum elimde değil…
Eşiniz ve Atahan'la beraber gittiğiniz yerlerde nelere dikkat edersiniz?
Güvenlik, hijyen, diğer insanların nereden geldiği. Mümkün olduğunca ailelerin tercih ettiği yerleri tercih ederiz. Ben bir de kişisel olarak bazı ülkelerden gelen insanların gittiği yerlerde bulunmaktan hoşlanmadığım için gideceğimiz yerde nerelerden turist geliyor ona bakarım. Yurt dışına çıkacaksak aşı olmamız gerekmeyen ülkelere gideriz. Oteli merkezde seçeriz. Her bulduğumuzu deneyelim diye yemeyiz.
“BİR KADININ EN ÇOK HIRPALANDIĞI DURUM ANNELİK”
anneboyutu.com ve orada yaptıklarınızı bize anlatabilir misiniz?
Gerçekten mi? Okumaz kimse çok uzun tutar :) Şöyle diyeyim ben, anneboyutu.com Boyut Yayın Grubu'nun annelere hediyesidir. Benim işim tamamen bize özel içerikle annelerin karşısına çıkmak. Haberler, moda, videolar, röportajlar, doktorlar… Türkiye’nin en iyi doktorları, en sivri dilli modacıları, en iyi yazarları Anne Boyutu'na özel yazıyor, video yapıyor. Boyut’un tüm içeriğini, kitaplarını, dergilerini kullandığımız gibi, ekibim tamamen gazeteci olduğu için röportaj ve haber dosyalarımızda çok başarılı. Bir de biz sadece yazılı değil aynı oranda video ağırlıklı gidiyoruz. Türkiye’nin ilk tematik anne-bebek-çocuk web tv’sini yönetiyoruz orada. Kadın adasında bloggerlar blog yazıyorlar. Çocuk boyutu kısmında çocuğa özel zeka geliştirici oyunlar var. Uzmanlarımız okurlardan gelen soruları yanıtlıyor. Şöyle diyeyim, yemekse yemek, modaysa moda, doktorsa doktor, magazinse magazin, blogsa blog, gündem haberiyse gündem haberi… Şu anda içerik anlamında bir tane bile rakibimiz yok. Temiz bilgi, farklılık ve güvenli içerik konusunda herkesi ezer geçeriz. Tasarım çok karışık, onu da değiştiriyoruz yakında :) Çok fazla şey var ondan :) Bir de ben tasarıma el attım biraz… Görsel işlerde pek iyi değilmişim onu anladım… Patronlarım Bülent Özükan ve Murat Öneş tasarıma karışmamı yasakladı… Şimdi daha iyi olacak sanırsam…
En son olarak ta annelerimize neleri yapmalarını tavsiye edersiniz?
Tavsiye haddim olmaz. Herkesin evladı başka, dolayısıyla her anne farklı davranır. Kabul ederlerse kendimde uygulamaya çalıştığım bir metodu paylaşabilirim. Annelik söz konusuysa, doğruyu yapmaya değil yanlış yapmamaya çalışıyorum ben. Çünkü bazen doğruyu kestirmek güç oluyor ama yanlışı hemen biliyor insan. Bir anne olarak az yanlış yapmaya çalışıyorum. Benim, her bir anneye tek tek çok saygım var. Bir kadının en çok hırpalandığı durum annelik. Hepimiz tökezliyoruz, moralimiz bozuluyor, korkuyoruz… Canımız her yandığında, “ bu geçecek” diye düşünelim. Çocuklarımızın bize ihtiyacı var, bu yüzden dimdik ayakta durmamız lazım… Düşemeyiz yani…
Röportaja gelen yorumlar ise şöyle: