Doğumunu dün gibi hatırladığınız çocuğunuz koskocaman bir yetişkin olacak. Peki, ilk günden itibaren her anına şahit olduğunuz çocuğunuz nasıl bir yetişkin olacak? Uzman Psikolog, Çocuk ve Ergen Terapisti Damla Til, bu soruya kesin ve net bir yanıt vermek imkansız gözükse de, ebeveyn olarak benimsediğiniz tutum ve sergilediğiniz tavırların çocuğunuz üzerinde kalıcı olumlu ve olumsuz etkilerin görüldüğü bir gerçek olduğunu söylüyor.
İçinde yaşadığımız toplumda aşırı koruyucu ve kollayıcı ebeveyn tavırları iyi çocuk yetiştirme belirtisi olarak algılanabiliyor.
Bu ebeveynler çocuğu düşecek diye koşmasına izin vermeyerek, zarar görür diye başından hiç ayrılmayarak, aç kalmasın diye yemeğini elleriyle yedirerek, üşür diye gece boyu üstünü örtmeye kalkarak, hasta olur diye dışarı bırakmayarak çocuklarını koruduklarını düşünüyorlar. Halbuki her konuda olduğu gibi aşırıya kaçıldığında koruyuculuğun da çocuğa yarardan çok zararı dokunuyor.
Aşırı koruyucu, kollayıcı ve müdahaleci ebeveynler çocuklarını cam bir fanusta yetiştirirken onlara kendi elleriyle verdikleri kalıcı hasardan habersiz oluyorlar. Gün geliyor çocuk büyüyor, gelişiyor; anne-babasının elinin altında zapt edilemeyeceği yaşa gelince cam fanusa sığamamaya başlıyor. Sonunda yıllarca özenle korunduğu fanus kırılıyor ve çocuk sudan çıkmış balığa dönüyor çünkü dışarıdaki ortam cam fanusun içindekinden çok daha farklı ve acımasız.
Çoğu hatalı tutum gibi aşırı koruyucu ebeveynlik de çocuğa zarar verme değil aksine özünde ona yararlı olma çabasından veya anne-babanın kendi çıkmazlarından doğar. Farklı ailelerde gözlemlenen aşırı koruyucu, kollayıcı ve müdahaleci anne-baba tutumlarının birbirinden oldukça farklı sebepleri olabilmektedir.
- Annelerin kendi hayatlarından ve ilişkilerinden tatmin olmadığı durumlarda çocuğuna karşı aşırı ilgili ve kollayıcı davrandığı sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu gibi ailelerde anne kendi yalnızlığı ve mutsuzluğu sonucu tüm dikkat ve ilgisini çocuğuna yönlendirmekte ve çocuğuyla adeta iç içe geçmiş durumdadır. Bunun sonucu olarak her an çocuğunun gözünün içine bakan, onun ihtiyaçlarını ondan önce fark edip anında karşılayan, her fırsatta kendisini çocuğuna adadığını belirten bir anne modeli ortaya çıkar. Bu tür anneler çocuklarının büyüdüğünü kabul edemez, ona sanki hala küçük ve kendisine muhtaç bir bebekmiş gibi davranırlar. İleriki yaşlarda dahi çocuğunu kendi elleriyle besler, yıkar, giydirir, onunla uyur ve okul ödevlerini yaparlar. Tüm bunların altında yatan kendi mahrumiyet ve ihtiyaçlarıdır aslında.
- Çocuklarının kendilerine muhtaç ve bağımlı olması/kalması diğer ilişkilerinde mahrum kaldıkları ‘önemli olma’ ve ‘ihtiyaç duyulma’ hissini tatmin etmektedir.
- Bir diğer örnekte ise çocuğa karşı benimsen aşırı koruyucu ve müdahaleci tavırlar; çocuğun ailede konduğu yer ve ebeveynlerin kendi kaygıları ile ilişkilidir. Yıllar sonra çocuk sahibi olunması, çocuğun bir tehlike atlatarak hayatta kalmış olması veya ailenin tek kız/erkek çocuğu olması ailenin kaygı düzeyini önemli oranda yükseltebilen etkenlerden bazılarıdır. Bu gibi durumlarda çocuğa yüklenen değer ve çocukla ilgili yaşanan kaygılar sonucu anne-baba aşırı kontrolcü ve kollayıcı bir tutum içine girebilir. Her an çocuğa bir şey olacakmış ve onu kaybedeceklermiş gibi hisseden anne-baba çocuğun üzerinden bir an olsun gözlerini ayırmayarak her hareketini kontrol etmeye çabalarlar. Bu şekilde davranarak onu dış dünyanın tehlikelerine karşı koruduklarını düşünürler.
- Anne-babanın kendi çocukluk deneyimleri ve travmalarının da çocuk yetiştirme üslupları üzerinde belirleyici bir etkisi olabilmektedir. Kendi anne-babası tarafından ihmal edildiğini veya korunup kollanmadığını düşünen bir kişi “Ben annem/babam gibi olmayacağım, çocuğuma böyle hissettirmeyeceğim” şeklinde bir kararla kendi çocuklarına karşı aşırı koruyucu ve kollayıcı bir tutum içine girebilir.
- Bir diğer örnekte kendi ebeveynleri tarafından aşırı koruyucu ve müdahaleci bir tutum içinde yetiştirilen bir kişi çocuk sahibi olduğunda kendi şahit olduğu anne-baba modeline sadık kalarak çocuğuna kendisine davranıldığı şekilde davranabilir.
Bu tür ebeveynlerin en yoğun uğraşları çocuklarını korumak, kollamak ve denetlemek haline gelir; kendi hayatlarını yaşayamaz olurlar. Peki ama ne yapabilirim?
•Büyürken çocuğunu desteklemek her ebeveynin en doğal hakkı ve arzusudur elbette. Bu noktada dikkat edilmesi gereken yardımcı olmaya çalışırken zarar vermemektir. Ebeveynlere düşen en önemli sorumluluklardan biri çocuğa destek olurken onu bir yandan da hayatın zorluklarına ve yetişkinliğe hazırlamaktır.
•Çocuklara sınırları belli olan ve rahatça hareket edebilecekleri bir yaşam alanı vermek önemlidir çünkü kendilerini ve çevrelerini keşfetmek için hem bu alana hem de sınırlara ihtiyaçları vardır. Aşırı koruyucu ve denetleyici anne-baba tavırları çocuklara hareket imkanı sağlamaz, onları köşeye sıkıştırır ve ruhsal açıdan sakatlar. Bu tür tavırlar benimseyen ailelerde çocuklara genellikle söz hakkı verilmez ve onlar adına kararlar alınır.
•Elbette ailelerin çocuklarını tehlikelerden korumaları ve bir noktaya kadar onları denetlemeleri olağan ve gereklidir. Öte yandan çocukların hareketlerini başlarına kötü bir şey gelecek korkusuyla sürekli kısıtlamak onları koruduğumuzu zannederken zarar vermemize sebep olabilir. Büyük riskler taşımayan durumlarda çocukları engellemek yerine onların küçük fiziksel zararlar görmek pahasına keşfetmelerine izin vermek uzun vadede daha yararlı olacaktır.
• Kendi korku ve kaygılarınızı çocuklara yüklemeyin. Korku ve kaygıların yönettiği tavır ve tutumlarınız bu korkuların çocuklarınıza da aşılanmasına sebep olabilir. Unutmayalım korku ve kaygı bulaşıcıdır. Çocukluğu boyunca korkutularak ve aşırı korumacı tavırlarla yetiştirilen çocuklar büyüdüklerinde artık bıraksanız da kendi kendilerine hareket etmeye cesaret edemeyecek ürkek ve savunmasız bireylere dönüşebilirler.
• Elinize geçen her fırsatta çocuğunuza ona güvendiğinizi ve onun güzel şeyler başarabileceğini düşündüğünüzü hissettirin. Böylece onun da kendisine olan inancı artacaktır. Bu tür mesajlarla büyüyen çocuklar ilerde kendilerine daha fazla güvenen ve değer veren bireyler olurlar.
• Her ebeveynin çocuğunun iyiliği için onu koruması, denetlemesi ve zaman zaman da engellemesi gereken zamanlar vardır elbette. Bu gibi durumlarda kaldığınızda sadece “Hayır”,”Yapma”, “Oradan uzak dur” demek yerine çocuğa neden engel olduğunuz onun anlayabileceği bir dille açıklanmalı ve izin vermemenizin sebebini anladığından emin olunmalıdır.
• Çocuk yetiştirmek hiç şüphesiz çok emek isteyen zor bir iştir ve çocuğunuz büyürken mahrum kaldığınız birçok şey olabilir. Onun sağlığı için hayatınızdan çıkardıklarınız, o zorluk yaşamasın diye yaptığınız fedakarlıklar ve onun iyiliği için vermek zorunda kaldığınız kararlar zaman zaman sizi zora sokabilir. Çocuğunuzun sağlıklı ruhsal gelişimini baltalamamak için yaptığınız fedakarlıkları asla ona baskı yapmak, onu kontrol veya ikna etmek için kullanmayın. Çocuğunuzu kendinize minnettar hissettirmenizin zaman zaman o an istediğinizi almanızı sağlasa da uzun vadede onun psikolojisi ve ilişkiniz üzerinde kalıcı olumsuz etkiler bırakabilir.