Büyükanne ve büyükbabalar, yaşamlarının sonbaharında zorlanmadan, sorumluluk almadan torunlarını sevmek gibi keyifli bir uğraşın içine girerler. En büyük avantajları, onlara yeterli zaman ayırabilmeleri ve sabırlı olmalarıdır. Buna karşılık sıklıkla, torunlarını şımartma yanılgısına düşerler. Ancak bu şımartmanın altında, gerçekte çocukları bu yolla daha kolay yönetebilme çabasının yattığı düşünülebilir.
Büyükanne ve büyükbabaların, torunlarını kurallara uymaya yöneltmede ebeveynden daha başarılı olmalarının diğer bir nedeni de, içinde bulundukları konumun getirdiği rahatlıktır.
Torunlar, büyükanne ve büyükbabalarını, “kendilerini hiçbir şey yapmaya zorlamayan, ama daima orada olan” kişiler olarak tanımlamaktadırlar. Onlar, torunlarının sorularını yanıtlar ve kitap okurken (hep aynı hikâye bile olsa), sıkılıp sözcükleri atlamazlar. Hiçbir zaman “çabuk ol” demezler ve daima yeterli zamanları vardır.
Büyükanne ve büyükbabaların nazik ama kararlı davranışları, çocuklar tarafından olumlu karşılanır. Pek çok örnekte büyükanne ve büyükbabalar kendi çocuklarına, büyüme çağlarında yeterli zaman ayıramamış, ancak torunları ile uzun süre birlikte olma fırsatı bulabilmişlerdir.
Büyükanne ve büyükbabaların tüm bu olumlu özelliklerinin yanı sıra, bazılarının istemeyerek yansıttıkları olumsuzluklar da vardır.
Çocuğa istenen “davranış ve alışkanlıkları” öğretmek demek olan “disiplinin" önemli bir ön koşulu “dengeli ve tutarlı” olmaktır. O, hangi davranışlar karşısında yetişkinin nasıl bir tepki göstereceğini ve bunun hep böyle olacağını bilir. Durum böyle iken, büyükanne ve büyükbaba, ebeveynden farklı, çoğunlukla çocuktan yana bir tavır ortaya çıkar. Bu da çocuğu karmaşaya, ikileme iter. Onun kuralı öğrenme ve uyma konusundaki motivasyonunu azaltır. Böylece kuralsız bir büyükanne-baba ortamında büyümekte olan çocuk için, kuralları olan bir anaokuluna gitmek zorlayıcı gelir. Bu sınırsız özgür dünyanın çekiciliği, zaman içinde “okul fobisinin” bir nedeni bile olabilir.
İşte büyükanne ve büyük babadan istenen, anne ve babanın yaklaşımları ile ters düşmeyen, onların paralelindeki “çocuk yetiştirme tutumunu” uygulamalarıdır.
Aşağıdaki örnek vaka, durumun ne denli önemli olduğunu açıklamaya yeter:
Annesinin çalışması nedeniyle büyükannesi tarafından büyütülmekte olan üç yaş çocuğunun her isteği karşılanmaktadır. Çocuğun isteği üzerine bazı geceler 23.30 sularında büyükanne eve çağırılmakta ve çocuk onun yanında uymak istemekte, bazı gecelerde ise anneyi tercih etmektedir.
Sevgiyle ve iyi niyetle yapılan bu tür büyükanne, büyük baba yaklaşımları, sonunda çocuğa zarar vermektedir.
Ayrıca büyükanne ve büyükbabalar torunların yanına gelişlerinde sık sık oyuncaklar, çeşitli süprizler, kıyafetler gibi çeşitli hediyeler getirebilirler. Sık sık ve nedensiz yere gelen hediyeler, iyi niyetle de olsa “çocuğun duygusal doyumsuzluğa” itilmesine neden olabileceği üzerinde durulmalıdır.
Çocukların büyükanne ve büyükbabalarının sevgi dolu varlığının onlara verilebilecek en büyük armağan olduğunu anlamalarını sağlamamız çok önemlidir. Çok fazla maddi objenin araya girmesinin, çocuğun bu özel sevginin değerini anlamasını zorlaştırabileceği vurgulanmalıdır. Zaman zaman çocukların topladıkları kır çiçeklerini veya yaptıkları bir resmi büyükanne ve büyükbabalarına vermek suretiyle armağan verme işini tersine çevirebilirsiniz.
Kaynak: Haluk Yavuzer, Çocuğu Tanımak Ve Anlamak