Fenalığı, bir kez başlayınca kolay kolay bırakamamakta olan bir illet bu; kullanıcı “temizlenmeye” karar verse ve anlık bir dürtü onu yolundan çevirse hayatını daha da tehlikeye sokan... Bir kez bırakmaya karar verildiğinde de insanların yine bedeller ödedikleri; çevre değişikliği, belki şehir değişikliği, bozulan ilişkiler, yarıda bırakılan hayaller… Bir süre sonra sadece uyuşturucuyla yaşayabilen; daha doğrusu hayata ve insanlara ancak bu şekilde katlanabilen insanlar olduğu gibi bu yoldan dönenler de var. Ancak UMGED’de (Uyuşturucu ile Mücadele ve Gençlik Derneği) yer alan bilgiye göre 2005 yılında yapılan bir araştırmada 16 yaşındaki her 100 öğrenciden 6’sı uyuşturucu bağımlısı. Üç yılda gerçekleşen % 300’lük bir artışla 2008 yılında, okullarda her 100 öğrenciden 15’inin, her 50 kişilik sınıfta 8 kişinin uyuşturucu bağımlısı olduğuna dair bir tablo ortaya çıkıyor. Yani özellikle ergenlik dönemindeki gençlerde madde bağımlılığı oranı gitgide artıyor. Psikiyatr Prof. Dr. Kerem Doksat’la gençlerde uyuşturucu madde kullanımı üzerine ve ailelerin gerek önlem olarak gerek şüphelendikleri durumda nasıl bir yol izlemeleri gerektiğine dair konuştuk.
Uyuşturucu kullanma yaşı gençlerde kaça düştü?
Uyuşturucu maddelerin hepsini alırsak sigaraya başlama yaşı 8-9’lara, madde kullanma yaşı ise maalesef 12-13’lere kadar düştü. Bu konuda oldukça güvenilir çalışmalar yapılmış durumda; çok aşağılara düştü. Bunlar özellikle büyük şehirlerde, büyük okullarda okuyan talebeler arasında yapıldı. Sosyokültürel açıdan daha düşük bölgelerde ise daha çok esrar ve türevleri kullanılıyor.
Daha çok nasıl ailelerin çocukları uyuşturucuya yöneliyor, böyle bir tespit yapılabilir mi bu durumda?
Tabii, tabii. Problemli, kendi içinde çelişkili ailelerin ihmal ettiği – hem duygusal hem maddi ihmal olabiliyor – ve tacize veya tecavüze uğramış çocuklar. Çünkü evinde mutluluğu görmeyen, yaşayamayan; dolayısıyla sağlıklı arkadaşlık-akran ilişkileri kurmakta zorlanan ergenler, çocuklar, gençler böyle sahte mutluluklara çok daha kolay kapılıyor. Daha sert maddeler sosyoekonomik düzeyi daha yüksek olan kişilerce kullanılıyor.
Bu noktada şunu sormak isterim: Aile çocuğunun uyuşturucu kullanıp kullanmadığını nasıl anlar? Yani çok klasik olan gözaltı morluklarının dışında verebileceğiniz püf noktaları var mı?
Gözaltı morluklarını es geçmeyin, o çok önemli. Eskiden böyle bir sorun yokken şimdi anlatacağım belirtilerle birlikte gözaltlarında morluklar, göz ferinde çöküklük varsa ciddi bir şekilde şüphelenmesi lazım ebeveynin. Normal alışkanlıklarının ve davranışlarının çok dışında davranmaya başladıysa, mesela akademik başarısında, notlarında ciddi düşüş varsa veya kendince istikrarlı bir çalışkanlığı varken bir düşüş başlamışsa, arkadaş tipi değişmişse, okuldan kaçmalar artmışsa, - ergenlik çok sancılı bir dönemdir, ek bir bilgi vereyim: insanların en çok intihar edip öldüğü dönem budur – kılık kıyafette alışılagelmişin dışında ve çok kısa sürede ortaya çıkan gariplikler: Mesela simsiyah giyinme, garip dövmeler yaptırma vs… tabii bunların ne kadarı ergenliğe has arayışlar, ne kadarı “Benim bir sorunum var” diyor, çok zor işler bunlar. Ama bunların hepsinin biraraya getirilmesiyle bir bütün oluşturuluyor. Bir de delikanlılar, ergenler çok dikkatsizdirler. Kullandığı maddenin plakasını veya söndürdüğü sigaranın izmaritini kabak gibi ortada bırakır odasında. Çok tipiktir. Anne-baba orayı biraz teftiş ederse anlayabilir. Daha ağır tablolar olabiliyor: Anne ve babaya karşı aşırı isyankar, saldırganca davranışlar olabiliyor. Ciddi miktarda para tüketip karşılığını alamayınca para çalma, ev içinde varsa aile büyükleri onları suistimal edip onlardan yürütme, kilo kaybı, gözlerde – göz altlarının siyahlaşması dışında – matlıklar, hele hele gece güneş gözlüğü takıyorsa… çünkü kokain ve benzeri maddeler gözbebeğini genişletir ve göz ışıktan çok rahatsız olur. Bunlardan birkaç tanesi görülüyorsa hiç düşünmeden hemen bir çocuk psikiyatrına gidilmeli. Çocuk istemese de – ki isteyecektir – “Hadi bakalım, gidiyoruz” diyerek götürülmeli.
Bu saydığınız unsurlar bu kadar biraraya gelmemişse ama aile uyuşturucu kullandığından şüpheleniyorsa ne yapmalı? “Uyuşturucu mu kullanıyorsun?” diyemez herhalde, nasıl bir yol izlemeli?
Çocuğun yaşına ve kişilik özelliklerine göre değişiyor. Yani 15-16 yaşına, artık ergenlik döneminin ortalarına gelmiş birine yargılayarak, kızarak değil “Ay canım benim uyuşturucu mu kullanıyorsun?” gibi sempatik de değil; “Bazı şüphelerimiz var. Sen herhangi bir şey kullanıyor musun yavrum?” diye güzellikle yaklaşmak işe yarayabilir. Eğer bir şekilde bunu yapıp bundan suçluluk duyuyorsa ve zaten itiraf etmek istiyorsa – ki çoktur öyle – açılabilir. İnkar ederse çok fazla zorlamanın alemi yok. 19-20’lere geldiyse o zaman işiniz biraz daha zor. Kişiliğin oturduğu çağlar çünkü bu yaşlar. O zaman bir profesyonelin yardımıyla yaklaşmak önem taşıyor. Dediğim gibi her çocuğun, her ailenin kişiliğine göre tavır değişebiliyor. Zaten çocuğun üzerine çok titreyen, kötü bir haber alsa düşüp bayılacakmış gibi olan bir annenin sorgulamasıyla gayet sakin, sevecen, çocukla ilişkisi zaten önceden iyi olan bir annenin-babanın sorması o kadar çok şeyi değiştiriyor ki. Tek taraflı bir şey değil yani.
Psikiyatra götürmeye nasıl ikna edebilirler?
Çeşitli yolları var: Bir problem söylenebilir. “Bak sende ciddi davranış problemleri var. Derslerindeki notların düştü.” Biraz da eğitimli bir aileyse ve “Bak biz medeni insanlarız. Medeni insanlar nasıl çocuk doktoru, dahiliyeci, jinekolog, ürologa gidiyorsa ya da nasıl her yetişkine bir avukat gerekiyorsa, her sağlıklı insanın da bir psikiyatra ihtiyacı var. Sadece psikolog yeterli değil. Hadi hep beraber gidelim.” derse genellikle işe yarayabilir. Ama bir kısmı ciddi direnebilir. O zaman ailede anne-baba bunu başaramıyorsa onun çok sevdiği, sözünü dinlediği, kıramayacağı başka bir büyük ya da biri devreye sokulabilir.
Yani bilinçlendirmenin yanı sıra çocuğu enerjisini sarfedeceği bir şeylere mi yönlendirmek lazım?
Aileler, çocuğu yeteneğine göre spora, edebiyata, müziğe, felsefeye, hatta dine – makul ve mantıklı boyutlarda, kendiyle barışmasında yardımcı olacaksa mesela – yönlendirebilir. Eskisi gibi değil çocuklar. 10-11 yaşında sizinle oturup takır takır edebi, felsefi, fikri konularda, e tamam kendi nasiplerince tabii, tartışabiliyorlar. O zaman destekleyeceksin. Gelişmiş ülkelerde çocuğun yeteneklerine göre eğitim sistemi çok oturmuş durumda.
Çocuk uyuşturucu konusunda gerek ailesi gerek bir profesyonel tarafından biliçlendirilmiş de olsa madde kullanan bir çevreye girdiği zaman denemez mi ya da ne gibi bir farkı vardır diğerlerinden? Dener, bırakır mı?
Onu yapan çok var ama başlayıp sonra bırakamayan da bir o kadar var. Yeterince bilgilendirilip bilinçlendirilmiş bir çocuk, bir genç zaten kolay kolay yapmıyor. Çok örneklerini gördüğüm için söylüyorum. Her şeyin başı sonu eğitim, iyi örnek oluşturma ve empati kurma.
Madde bağımlılığından ötürü size gelen gençler… Sadece onlarla mı konuşuyorsunuz, yoksa anne-babaların da bu konuda destek almaları gerekiyor mu?
İkisi de doğru. Sadece gençlerle de görüşüyoruz. Tabii ki anne-babadan da bilgi alıyoruz. Asla genci anne-babaya ihbar etmiyoruz. Onun güvenini kazanmak çok önemli. Biz moralist değil terapistiz. Yani hakim değil hekimiz. Yargılamayız. Ama hastamızın ya da gencin herhangi bir sorunu varsa; hatta hiç de nadir değil kural olarak madde kullanım bozukluğuna refakat eden başka bir psikiyatrik sorunu varsa şizofreni, sosyal anksiyete bozukluğu vs onlara yönelik tedavi ve teşhis lazım. Düzenlemek için icabında anne-baba ve çocuk hepsini eğitecek şekilde – her vakaya göre değişiyor – görüşmeler yapılır. Bir anlamda ilaç vs ne gerekiyorsa onları verip uzun süreli takibe girmek gerekiyor.
***
Bu daha ziyade ailenin çocuğunu mümkün mertebe uyuşturucudan nasıl uzak tutacağına ya da uyuşturucu kullandığına dair bir kuşkusu varsa ne yapması gerektiğine yönelik bir sohbet oldu. Bir kere başladıktan sonra bırakmak imkansız değil ama zor. Hatta bir adım sonrasında belki şunu sormak gerekiyor: Uyuşturucu madde bağımlısı olan kaç kişi ilelebet bırakabilecek denli yardım alıyor ya da kaçı gerçekten istiyor bırakmayı? Şüphesiz; bu noktaya gelmeden yapılacaklar daha kolay, emniyetli ve sancısızdır…
Röportaj: Itır Yıldız