Sizce en güvenilir ulaşım aracı hangisi? Uçak dediğinizi duyar gibiyim. O zaman gelin ABD Federal Havacılık Yönetimi’nin yaptığı bir araştırmaya göz atalım. Fikrinizi sorgulatacağına bahse girerim… Araştırmaya göre, Amerika’da 1995–2004 arasında 3235 ölümcül uçak kazası meydana geldi. Bu ölümcül kazaların tıbbi analiz sonuçları 1995–2004 arasında 115 pilotun marihuana (tetrahidrokannabinol-THC), kokain ve amfetamin kullandığını ortaya koyuyor (araştırmanın detaylı sonuçlarını bu röportajın sonunda bulabilirsiniz). Rusya’da ise bu yıl Magadan-Moskova seferi öncesinde uyuşturucu kullanan bir kaptan pilot işten çıkarıldı. Peki, Türkiye’de durum ne? Bir havayolu şirketi pilotunun Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi psikiyatri kliniğinde uyuşturucu tedavisi gördüğü klinik yöneticisince açıklandı. Bireylerin ve toplumların geleceğini karartan uyuşturucu madde kullanımı konusuna ışık tutmak için Psikiyatrist Ayşen Coşut Anne Boyutu editörlerinden Can Özelgün’ün sorularını yanıtladı. Bazı bölümler.
ÖZELGÜN: Uyuşturucu kullanımının ailevi, sosyal ve kişiliğe dair faktörleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
COŞUT: Uyuşturucu kullanımı her ne kadar toplumca, kişinin ahlaki zayıflığı, bireysel yetersizliği gibi sadece kişiden kaynaklanan bir durum olarak algılansa da aslında biyolojik, psikolojik ve sosyal bir mesele. Ailevi ve sosyal sorunlar uyuşturucu kullanımına yol açan faktörlerin başında yer alırken, uyuşturucu kullanımı da ailevi ve sosyal işlevselliği bozuyor. Dolayısıyla içinden çıkmanın imkânsızlaştığı bir kısır döngü yaratıyor. Anne-baba ilişkisinin iyi olmaması, aile içi şiddet, iletişim bozuklukları, dağılmış aile yapısı, boşanmış ebeveynlere sahip olma ve ebeveynlerin uyuşturucu kullanması özellikle çocuk ve ergenler açısından uyuşturucuya yönelmede başlıca ailesel etkenler.
Sosyal ve ailevi faktörler arasındaki bağa gelirsek…
Sosyal faktörler aslında aile içi yapıyı da şekillendiriyor. Özellikle ülkemizde insanlar terör ve işsizlik yüzünden doğudan batıya göç ediyor. Bu göç sonucunda insanların yerleştiği bölgenin sosyokültürel yapısına uyum sağlayamaması, ekonomik ve sosyal olanakların kısıtlı olması dikkatimizi çekiyor. Çünkü bu uyumsuzlukta kişinin sığınmaya çalıştığı, kendine has yapısı ve kuralları olan alt kültürde, bir yere sahip olmak ya da sosyal kabule erişmek bazen uyuşturucu maddeyle tanışmasına ve bir kullanıcı haline dönüşmesine yol açıyor.
Peki, uyuşturucu maddeler bireyleri nasıl etkiliyor?
Uyuşturucu maddelerin etkileri, maddenin tipine göre değişiyor. Amfetamin ve kokain gibi uyarıcılar, başlangıçta uygunsuz olabilen aşırı bir neşe hâli, uykusuzluk ve açlığa karşı dayanıklılık sağlıyor. Özgüveni, konsantrasyonu ve cinsel isteği de arttırıyor. Ama uzun süreli kullanımda, olumlu gibi görülen bu etkileri beslenme ve uyku düzeninde bozulma, çeşitli psikolojik belirtilere ve huzursuzluğa yol açıyor. Afyon, eroin, morfin gibi opioidler, güçlü birer ağrı kesici. Alınan miktara bağlı olarak uyuşukluk hâli yaratabilirler ve zihinsel işlevleri yavaşlatabilirler. Damar yoluyla alındıklarında aşırı keyif ve canlı-rüya benzeri yaşantılara da neden olabilirler. Ecstasy ve LSD gibi halüsinojenler –halüsinasyonlara yol açan maddeler- kullanıldığında, çevredeki ses, koku ve renkler daha canlı ve şiddetli algılanıyor. Bu durum gerçekte var olmayan sesler duyma ya da hayaller görmeye kadar varabilir. Hızla gelişen aşırı mutluluk hâli bir anda çökkünlüğe dönüşebilir. Tiner ve yapıştırıcı maddeler gibi uçucularsa kendinden ve çevreden kopma hâli, uyuşukluk, unutkanlık ve sarhoşluk yaratır. Çok kısa sürede kalıcı beyin hasarına da yol açarlar.
Psikolojik ve fiziksel bağımlılıktan bahsedebilir miyiz?
Fizikisel ve psikolojik bağımlılığı açıklamak için bağımlılığın tanımını netleştirmek gerek. Bağımlılıkta, alınan maddeye yönelik engellenemez bir dürtü, maddeden elde edilen ilk etkiye ulaşabilmek için gitgide madde miktarını arttırma isteği ve madde alınmadığında ortaya çıkan, sıkıntı yaratan fiziksel ve ruhsal belirtilerin olması gerek. Fiziksel bağımlılıkta, kullanılan maddeye göre beyin yapısında ve vücut genelinde bazı değişiklikler olur. Yani vücut o maddenin de içinde bulunduğu bir sistem kurar. Madde alınmadığında bu denge aniden değiştiğinden “yoksunluk” ortaya çıkar. Psikolojik bağımlılıktaysa, bireyin kendine iyi hissetme, haz alma, maddenin psikolojik açıdan kendisine sağladığı ödüle tekrar kavuşma arzu ve ihtiyacı belirleyici. Örneğin eroin tek kullanımda bile, çok hızlı ve güçlü bir şekilde fiziksel bağımlılık yaparken, kokainin psikolojik bağımlık yaratma düzeyi çok yüksek.
Ebeveynler çocuklarının uyuşturucu kullandığını nasıl anlar?
Uyuşturucunun davranışlarda yarattığı değişiklikler ve dışarıdan gözlenebilen fiziksel bulguların saptanmasıyla uyuşturucu madde kullanımından şüphelenilebilir. Çocukta sonradan ortaya çıkan sinirlenmeler, yalan söyleme, kiminle ve nerede olduğunu saklamaya çalışma, okul başarısında ani düşüş, para harcamada artış, ailesine yönelik ilgide azalma ve önceden keyif aldığı faaliyetlerden uzaklaşma gibi davranış ve alışkanlık değişiklikleri fark edilir. Maddenin yarattığı fiziksel etkilere göre, iştah değişiklikleri, yorgunluk, hâlsizlik, uyku düzeninde değişiklikler, unutkanlık, gözlerde kızarıklıklar da gözlemlenebilir. Örneğin uçucu madde kullanıyorsa ağız çevresinde deri lezyonları –genel anlamda henüz tam olarak niteliği tespit edilmemiş bozukluklar- ve yanık izleri, üzerine sinmiş tiner-bali kokusu, odasında boş pet şişeler fark edilebilir. Tabii tüm bunlar yalnızca şüphe yaratır. Kesin olarak çocuğun madde kullandığının anlaşılması laboratuvar tetkikleriyle veya çocuğun bunu itiraf etmesiyle olur.
Peki, çocuklarının uyuşturucu kullandığını anlayan ebeveynler onlara nasıl yaklaşmalı?
Ailenin aşırı koruyucu, katı, baskıcı olmasının yanı sıra çocuğu aşırı serbest bırakması da uyuşturucu madde kullanımı açısından risk oluşturmakta. Dolayısıyla esas iş, uyuşturucu kullanma eğilimi yaratacak koşulların oluşmasını engellemek. Önce uyuşturucu maddelerden çocuklarını korumak için neler yapmaları gerektiğini netleştirelim. Ebeveyn, çocukla belli bir iletişim hâlinde olabilmek için onunla vakit geçirmeli. Bunun için çaba harcamalı. Çocuğunun ruhsal doyumunu sağlamalı. Olumsuz yanlarına odaklanmak yerine, olumlu özelliklerini ön plana çıkarmalı ve çocuğun kendisini değerli hissetmesini önemsemeli.
Rol modellerin uyuşturucu kullanması, onları örnek alanları nasıl etkiliyor?
Rol modellerin içselleştirilmesi süreci, sadece rol model olarak seçilen kişinin bilinçli olarak taklit edilmesi şeklinde algılanmamalı. Daha çok, bilinçdışı olarak gerçekleşir. Özdeşim kurulan kişinin içselleştirilen davranış şekilleri, kuralları, tutumu ve ahlaki değerleri özdeşim kuran kişinin özellikleri hâline gelir. Yani kişi farkında olmadan rol model olarak gördüğü kişinin özelliklerini benimser. Bu özellikler bir şekilde normalize edilir ya da rasyonelleştirilir. Bilinçli taklit daha değiştirilebilir ve yüzeysel. Ama bilinçdışı benimseme hâli özdenetimden bağımsız çalışır. Mesela sevdiği sanatçının sahnede madde kullandığı ve sahne performansında bunun etkili olduğunu düşünen bir kişi, doğrudan bu hareketi planlamayabilir. Ama öykündüklerini gerçekleştirmek için bir şekilde maddeye ulaşabilir ve ona daha az direnç gösterebilir.
Konunun toplumsal boyutuna gelirsek… Uyuşturucu kullananların yaşının düşmesi sosyal dokuyu nasıl etkiliyor?
Sosyal doku elbette her basamakta farklı yönlerde ama olumsuz yönde değişmekte. En vahim örnek, suç ortamının oluşmasının sosyal dokuya etkisi. İnsanlar, suçun olduğu yerde aşırı bir güvenlik arayışı içine girer. İzolasyon, damgalama ve ötekileştirmeye zemin hazırlar. Kanımca artık neredeyse bir kavram hâline gelen “tinerci çocuk” meselesi de bunun bir taslağı gibi. Tinerci çocuklar, gaspçı ve her an birilerine zarar verebilecek potansiyel bir suçlu damgası yedi. “Bu tinerci çocuklar, sokak çocukları. Sokak çocukları varoşlardan geliyor. Varoş yaşantısı suça zemin hazırlıyor. O hâlde zarardan kaçınmak için varoşlarla aramıza duvarlar örmeliyiz.” şeklinde otomatik bir düşünce akışı yerleşiyor ve toplumsal ayrımlaşmayı derinleştiriyor. Gettolaşma ve toplumsal yarılmanın toplumsal barışın sürdürülebilirliğini engellediğini biliyoruz. Suç etmeni dışında, madde kullanımının topluma yüklediği ekonomik yük, yeti yitimi, işgücü kaybı, huzursuz kişilere ve huzursuz bir toplum yapısına yol açar.
Peki, günümüzde neden bazı insanlar çareyi uyuşturucuda arıyor?
Uyuşturucu maddenin verdiği haz, bireyin yaşamın zorluklarıyla başa çıkabilmesine yönelik geçici, kolay ve anlık çözümler sunuyor. Ruhsal sıkıntıyı hızla yok eden, sorunlarınızı unutmanızı sağlayan ve maddenin etkisi süresince dış gerçekliğin verdiği acıyla ya da içsel çatışmaların ıstırabıyla savaşma gerekliliğini ortadan kaldıran bir mucizeye sahip olmaktan bahsediyorum. Günümüz insanı bu hızlı hayat koşullarında, ıstıraplarıyla başa çıkmak için uzun süreli değişim arayışına girmektense, kısa sürede çözümler üreten maddelere yönelmeye eğilimli. Maddeler size ödül vaat eder ve bu ödülün bağımlısı hâline gelirsiniz. Her seferinde bu ödüle ulaşmaya çalışırsınız. Tek çareniz yine uyuşturucu almak olur. Günümüzde insanlar başlangıçta mutsuzluklarından kaçmak için, bir süre sonra da bağımlı hâle geldikleri ve başka çareleri olmadığından uyuşturucu kullanıyor.
Son olarak, “Uyuşturucu bağımlılığı bir suç değil, bir sağlık sorunu.” tezini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir psikiyatrist olarak uyuşturucu bağımlılığının tedavi edilmesi zorunlu bir psikiyatrik bozukluk olduğu kanısındayım. Biyopsikososyal bir sorun. Dolayısıyla sadece bizim konumuz değil. Sosyologların, hukukçuların, eğitimcilerin, politikacıların, toplum güvenliğini sağlayan birimlerin, sosyal hizmetlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve elbette ki toplumun da bir konusu. Kullanılan maddenin alınması tedavi ve terapi süreçleriyle kontrol altına alınabilir. Ama bağımlılık ömür boyu süren biyolojik temelleri kanıtlanmış, kalıcı bir hastalık.
---
*Araştırmaya göre ortalama yaşı 36 olan 73’ü erkek biri kadın pilot, marihuana (tetrahidrokannabinol-THC) kullanıyordu. Marihuana kullanan pilotların 64’ü genel havacılıkta, dördü hava taksiciliğiyle ticari uçuşlarda ve üçü de ultralight havacılıkta –motorlu çok hafif hava araçlarıyla yapılan havacılık çeşidi- çalışıyordu. Pilotların kullandığı bir başka uyuşturucu maddeyse kokaindi. Ortalama 39 yaşında olan 23’ü erkek biri kadın pilotun kokain kullandığı ortaya çıktı. Kokain kullanan pilotların 22’si genel havacılıkta ikisi de tarımsal havacılıkta çalışıyordu. Ortalama yaşı 43 olan tümü erkek 17 pilotsa amfetamin kullanıyordu. Amfetamin kullanan pilotların karıştığı ölümcül kazaların 16’sı genel havacılıkta biri de tarımsal havacılıkta gerçekleşti.
Röportaj: Can Özelgün