Geçtiğimiz hafta, Huffington Post’ta, bir blogger’ın kaleme aldığı bir yazı şu başlığı taşıyordu: “7 yaşındaki oğlunuz ‘gay olduğunu’ söylerse"
Yazar, oğlunun Glee müzikalindeki Blaine karakterini “erkek arkadaşı” benimsediğine dikkat çekip (müzikaldeki Blaine karakteri de gay) oğlunun bir gün karşılarına çıkıp gay olduğunu söyleyebileceğine ihtimal verdiğini ancak bunu 7 yaşında yapacağını tahmin etmediğini belirterek başladığı yazısına şöyle devam ediyor:
“Bundan altı ay önce oğlumun kelime dağarcığında bile yoktu ‘gay’ sözcüğü. Bazı erkek arkadaşlarımızın erkeklerle, kadın arkadaşlarımızın da kadınlarla evli olduğun biliyordu, bunu hayatının normal bir parçası olarayk görüyor ve durumu tanımlamak için özel bir kelimeye ihtiyaç duymuyordu. Bir gün bu kelimeyi fark etti ve bana ne anlama geldiğini sordu. Ben de erkeklerle evlenmek isteyen erkeklere ve kadınlarla evlenmek isteyen kadınlara ‘gay’ dediğimizi anlattım. Çok ilgilenmedi ve hemen, annesinden kelime öğrenmekten daha eğlenceli bulduğu şeylerle uğraşmaya girişti.”
Birkaç ay sonrasında, yazar, bir tanıdığıyla telefon görüşmesi yaparken oğlundan bahsediyor ve “Heteroseksüel demiyoruz, gay de demiyoruz. Onu olduğu gibi sevdiğimizi söylüyoruz.” derken arkadan oğlunun sesini duyuyor:
“Evet, öyleyim.”
“Nasılsın tatlım?”
“Gay’im, ben gay’im.”
O an dünyanın durduğunu söyleyen yazar, oğlunun yüzüdeki “Anneciğim, bunu zaten bilmiyor muydun?” ifadesiyle kendine geliyor ve burnunu oğlunun burnuna sürterek onu ne kadar sevdiğini söylüyor. Çocuk, “biliyorum” deyip kardeşleriyle oynamaya gidiyor.
O günden sonra da kendisiyle ilgili severek bahsettiği diğer her şey gibi (“Hey, ben uzun boyluyum!”, “Legolar! Legolara bayılırım!”) kelimenin geçtiği konuşmalarda, etrafına gay olduğunu söylüyor ve bunu çok içten, doğal ve mutlu bir şekilde yapıyor.
Yazar, bunun hem harika hem de çok şaşırtıcı olduğunu yazıyor. “Kaç kişinin 7 yaşındaki çocuğu ailesine bu cümleyle gelir ki? Birçok kişi böyle bir durumda nasıl tepki vereceğini bilmiyor ve ben onları suçlamıyorum. Çocukların cinsel eğilimlerinin olması fikri insanları rahatsız ediyor. Bu bizlerin düşünmediği bir şey (ya da sadece düşünmek istemiyoruz).”
Çevresindeki gay yetişkinlerin küçüklük anılarına kısaca değiniyor yazar: “Etrafımdaki pek çok yetişkinden, ta anaokulu zamanlarından beri gay olduklarını anladıkları halde o zamanlar bunu nasıl dile getireceklerini bilmediklerini duydum. Birçok kez saklamaları gereken yanlış bir şey olduğunu düşünmüşlerdi. Ancak, gay’ler, oğlumun gündelik yaşamının bir parçası oldukları için o bunda bir yanlış olduğunu düşünmüyordu.”
Anne, oğlunun gay olduğunu açıklaması üzerine, eşinin onun saçlarını okşayarak, “Biliyorum oğlum, aynı zamanda harikasın da.” dediğini anlatıyor ve ekliyor, “İşte, biz durumu böyle ele alıyoruz. Onu duyduğumuzu bilmesini istiyoruz. Ve yapılacak doğru şeyin bu olduğuna inanıyoruz.”
Yazar ve eşi, çocuklarını, bazı kişilerin gay’lerden hoşlanmadığı ve bu insanların hatalı oldukları konusunda da bilgilendirmişler. Öğretmeniyle de, çocuklarının kendisini gay olarak tanımladığını ve ebeveyn olarak bunda bir sorun görmediklerini konuşmuşlar.
Yazı, annenin geleceğe dair ufak endişeleriyle ve önemli olanın oğlunun mutluluğu olduğuna yaptığı vurguyla son buluyor:
“Bunun hep böyle kolay olacağını sanmıyorum. Ne ummamız gerektiğini bilmiyoruz. Sorun yaratmak istemiyoruz, ama aynı zamanda kendimizi duruma hazırlıyoruz. Tıpkı diğer herkes gibi, önümüzde uzun bir yol olduğunu biliyoruz. Belki biraz daha büyüyünce başka bir şey söyleyecek, ama pek öyle görünmüyor. Ama önemli olan bu değil. Önemli olan içinde bulunduğumuz zaman. Ve şu an, oğlum, mutlu bir şekilde gay olduğunu ilan ediyor. Ve ben onun annesi olmaktan gurur duyuyorum.”