Çocuklarda obezite ile ilgili sorunların başında birden fazla kalp damar rahatsızlığı risk faktörünün kümelendiği hastalıklar grubu olarak bilinen metobolik sendromunun geldiği bildirildi.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi ve aynı zamanda Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Yaşar Şen, yaptığı açıklamada, obeziteyle ilişkili kalp-damar hastalıklarının gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların en önemli ölüm nedenleri arasında yer aldığını söyledi.
Obezitenin sadece erişkinlerin değil, aynı zamanda çocukların da içinde bulunduğu önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade eden Şen, erişkin yaştaki obezlerin yaklaşık yüzde 30'unun çocukluk döneminde de obez olduğunun bilindiğine dikkati çekti.
Şen, “Buradan yola çıkarsak obeziteyle ilişkili hastalıkların temellerinin çocukluk çağında atıldığı görülecektir. Dolayısıyla sağlıklı nesiller yetiştirmek hem ailelerin hem de ülkelerin en önemli görevleri arasında yer almalıdır. Ülkemizde son yıllarda bu hususta ciddi bir kamuoyu oluşmuş bunun neticesinde Sağlık Bakanlığı tarafından obezite ile mücadele ve kontrol programı başlatılmıştır” dedi.
Eskiden sokakta ve okulda şişman çocuğa rastlamak çok zor olduğunu, günümüzde neredeyse her 10 çocuktan birisinin şişman olarak çevremizde dolaştığının altını çizen Şen, şunları kaydetti:
“Çocuklarda obezite ile ilişkili sorunların başında metabolik sendrom olarak ifade edilen bir tablo gelmektedir. Metebolik sendrom obez çocukları bekleyen yeni bir tehlikedir. Bu tabloda birçok hastalık iç içe girmiştir yani halkalar şeklindedir. Dolayısıyla obezite çok daha kompleks hale gelmiştir. Bu halkaların parçalarını kan şekerinde ve insülin düzeylerinde artma, kan yağlarında ve tansiyonda yükselme, şeker hastalığı oluşturmaktadır. Bazen ense ve koltuk altı derisinde esmer renkte bir kalınlaşma bu rahatsızlığın ilk işareti olabilir.”
Obeziteye karşı erken önlem alınmalı
Erkenden gerekli önlemler alınmazsa kalp ve diğer bölge damarlarında darlık, tıkanma olaya eşlik edebileceğini belirten Şen, bu sorunların gelişiminde çevresel (fazla kalori alımı, azalmış fiziksel aktivite) ve kalıtsal faktörlerin önemli bir rolü olduğunu söyledi.
Obezite ile metabolik sendrom sıklığı arasında ciddi bir ilişki bulunduğunu vurgulayan Şen, şöyle devam etti:
“Bu sendromun sıklığı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Dünya verilerine göre metabolik sendrom okul çağındaki çocuklar arasında yüzde 3-8 iken, ülkemizdeki bu oran yüzde 2 düzeylerindedir. Şişmanlığın derecesi arttıkça bu oranlar daha da artmaktadır. Eğer şişman bir çocuk bu sorunlardan bir kaçını kendinde barındırıyorsa derhal bir hekime götürülmeli, gerekli inceleme ve tetkik yapıldıktan sonra mutlaka tedavi başlanmalıdır. 'Çocuklarda tansiyon artışı ve kan yağlarında yükselme olmaz' gibi bir yanlışın içine girilmemelidir. Şişman olan çocuklarda en azından yılda bir kez tansiyon ölçümü ve kan tetkiki yapılmalıdır. Maalesef obezite ve metabolik sendrom tedavisi uzun bir süreç gerektirir. Tedavinin başını obeziteyle ilgili eğitim çekmektedir. Çocuğun kendisi, ailesi, çevresi ve okulu eğitim sürecine dahil edilmelidir. Buna dengeli beslenme eşlik etmeli. Dengeli beslenme çocuğun fizyolojik gelişimini duraklatmayacak bir şekilde ayarlanmalıdır. Tedavinin diğer kısmını düzenli egzersizler oluşturmalı. Çocuğun sevdiği bir spor dalı ön plana çıkarılarak ona devam etmesi sağlanmalı ve sürekli desteklenmelidir. Bunlar yapılırsa obezite ve metabolik sendromla mücadelede başarılı olunabilir”