Geçmişe duyulan özlem hep var, sanırım her zaman da olacak. İnsanoğlunun doğasında var. Bunun insanın kendi geçmişinden bağımsız olan döneme duyulmasına, hiç görmediği bir zamana takılıp kalmasına vintage diyorum ben. Sevmediğim düşünülmesin sakın, aksine bayılıyorum. Ama bazen de komik geldiği oluyor daha dünyada annemin bile olmadığı bir çağın kıyafetlerine bakıp iç geçirmek ilginç değil mi sizce de?
Vintage denilince aklıma 1950’ler geliyor. Bu dönem benim için zarafet demek, kadınların feminenliğini kıyafetlerine en çok yansıttıkları dönem demek. Cazibeyi seksapelliğe dökmeden kıyafetlerle göstermek demek. Gözümün önüne yüksek bel, hacimli etekler, belde ince kemerler, gömlek yaka elbiseler, yuvarlak hatlı şapkalar ve eldivenler geliyor öncelikli olarak. İtiraf etmek gerekirse ince bir bel, ve zarif parmaklar da geliyor.
Masumiyeti kaybetmemiş yüzler geliyor aklıma, olabildiğince kadın bir o kadar da kendi çizgisine sahip. Peki bu görüntüyü uygulamak isteyenlere kombin olarak ne öneriyorum, tabii ki bunu. Şapkanın güzelliğine o yeşile bittim.
Geç bunları Emilianata, bize kendin nasıl vintage havası oluşturursun derseniz eğer, o zaman da size bunu gösterir huzurlarınızdan ayrılırım, böyle de netimdir.