Boşanma olayı, gerek ebeveynler, gerekse de çocuklar açısından güç bir durumdur. Özellikle de, planlama ve işleyişe koyma aşamaları, en zorlayıcı süreçler olarak tarif edilmektedir.
Boşanmanın gerçekleşmesi ve hayat düzenlerinin yeniden kurulmasının ardından, genellikle hayat normale dönmüş gibi hissedilir. İşte tam da bu aşamada dikkat edilmesi gereken bâzı hususları ifade etmeye çalışacağım bu yazımda.
Özellikle 14 yaşın altındaki çocuklar, diğer ebeveyni daha fazla arama eğilimi gösterir. Boşanma protokolünce belirlenmiş olan sadece hafta sonu diğer ebeveyni görme şartı, bu yaş grubuna duygusal açıdan yeterli gelmeyebilir. O nedenle, bu gibi protokollerin şartlara göre esnek olarak yürütülmesinde fayda vardır. Yâni, çocuklar kendi isteklerine bağlı olarak diğer ebeveyni protokol hâricinde de görebilmelidirler. Tabii ki bu durumda çocuğun ödev ve sınav düzeninin bozulmamasına gereken özen gösterilmelidir.
Çocuklar bu gibi durumlarda, anne ve/veya babalarını ihmâl etme, yâhut bir ebeveyne haksızlık yapıyor olma kaygısı taşıyabilirler. (Babasına az gitse onu üzecek olma, diğer durumda annesini ihmâl edecek olma veya tam tersi vb.)
Çocuklarda bu gibi kaygıların çok farklı klinik yansımaları olabilir. Örneğin, aniden ortaya çıkan korkular, yalnız kalamama, hayâl görme, derslerde başarısızlık, iştah değişiklikleri bunlar arasında sayılabilir. Bu belirtilerin hâricinde çocuğun genel halinde bir farklılık tespit edilmeyebilir. O nedenle, bu tablonun basit bir korku gibi değerlendirilip, perde arkasının gözden kaçırılma ihtimâli son derece yüksektir.
Tüm bu açılardan, boşanma işleminin medenice yürütülmesi, anlaşma protokollerinde gereksinimlere göre esnekliğe yer verilmesi, küçük çocukların diğer ebeveyni mümkün olduğu kadar sık görebilmesi açısından son derece önemlidir.
Boşanma sürecinin ardından, çocukların ruhsal durumlarının yakından tâkip edilmesi, ısrar eden sorunların veya huy değişikliklerinin devam etmesi durumunda, bir çocuk ve ergen psikiyatrından profesyonelce yardım alınması en uygunu olacaktır.