"Yaşamak şakaya gelmez ciddi bir iştir, ancak bunu bilenler hayatı bazen hafife alabilirler.” Metin Altıok
Yaşın ulaştırdığı değil, yaşamın ulaştırdığıdır; yaşanılan… Kimi zaman yaşınla eşittir, yaşamın; kimi zaman yaşından fazla yol almıştır, yaşadığın… Yaşım ulaştırsa da beni çoluk- çocuk sahibi olmaya, yaşam beni henüz ulaştırmadı oraya.
Ancak “olmayan”a var olan bazı şeyler var elbet! Kendi boyutumdan “anne boyut”una geçerek…
Yumuşak huylu ve iyi bir insan ol. Gerçeklerden kaçma. Gerçekler, sana ne kadar acı verecek olurlarsa olsunlar, onları kabullenmek ve gereklerini yerine getirmek yerine görmezden gelmeyi veya inkar etmeyi seçme. Hayatta payına düşen her neyse onu yaşayabilirsin böylelikle. Aynı hayattayız,
paydalarımız aynı. Ama payına düşeni yaşamayan az kalır paydasına ve bu nedenle hep “az”dır, hayat hesabında.
Gördüklerin, yaşadıkların umudunu kırmasın. Farkında ol ama umudunda da ol iyiliklerin, doğruların...
Herkesin seni sevmesine imkan da yok, gerek de yok aslında ve herkesin memnun olmasına da...
Herkese göre değil, “biri”lerine göresin sonuçta. Sen, senden memnun musun önemli olan ve sorunun cevabı içindeki iyi nüveden verilmeli anca.
Herkesi de senin sevmene imkan ve gerek yok. Ama sevdiklerini daha fazla ne kadar çok sevilebilir bilemeyecek kadar sev. Eylemli sev. Onlar için yaptıkların onlar için değil aslında, kendin için yalnızca.
Bu nedenle onlar için yaptıklarını başlarına takaza etme. Unutma ki senin sevgin ancak böylelikle ulaşabilir sevdiklerine.
Kendine yetmesini bil. Kitaplar, müzik, filmler ve sanat biraz da bunun için var. Hepsinin tadına var.
Ve sonra seçici ol. Tarzın olsun. Tavrın olsun ama en iyisi… Tavrın, tarzın olsun.
Gidişatı görüp de kafası bozuk olanlar farkında olanlardır, muzdarip olanlardır yani bu yönleriyle bizden olanlardır. Kendiyle dalga geçebilen olmak için egonu yenmen gerek. Egonu yen, ego seni seninle kısıtlar ve “görebilen gözler”in karşısında küçük düşürür aslında. Egonu yenmiş ol ki kendinle
dalga geçebil, bu hem senin hem etrafındakilerin yüzünü, kalbini gülümsetir.
Çalışmayı sev. Hayatın önemli bir anlamıdır, çalışmak. Dürüst ol, temiz kal her alanda. Müdanasız tavır önemlidir hayatta. Bunun için çalışman, kendine yetebilmen gerek, fark et. Minnet duymaktan rahatsız olma, minnet duyabilmek ve takdir edebilmek meziyettir ve insanı yüceltir. Dik dur da el, pençe divan durma.
Şükrederek yaşa. Mızıklama. Sinir olurum mızıklayana. Hele mızıklayan erkek, baba. Hiç çekilmez valla.
Tevekkülü öğren. İnan. Allah’a inanmayandan kork. Din, araçtır Allah’a ulaşmaya. Dinini paylaşmadıklarınla da yaşamını paylaşabilirsin pekala. Dini, devlet işlerinde bulunca üzül, insan ilişkilerinde bulunca düşün. Bil ki din olmamalı görünür işlerde ve ilişkilerde.
Zalim, hoyrat olma. Öfkeli olma. Korkutma kimseyi. Eski Mısır’da tek bir sorunun, “yaşarken, birini korkuttun mu?” sorusunun cevabına göre gönderiyorlardı cennete veya cehenneme. Sakın şiddet uygulama ne eşine ne de çocuklarına. Şiddet gören bir ruhun en hafif ifadeyle acımamasına imkan yok. Babalarısındır, kocasısındır haklarını helal edeceklerdir belki sana ama ya peki aflarını… Aflarını da helal edebilecekler mi acaba!…
Ve sana söyleyeyim belki senden bile saklar bilince üzülürsün diye “şiddet”li yaralarını ve sonuçlarını…
Bitti sanma, unutuldu, geçti sanma pişman olduğunda özür dilediğinde bile… Unutturmak için elinden geleni ardına koyma, bil ki o saatten sonra daha önemli bir amacın yok bu hayatta ve asla “şiddet”ini tekrarlama.
Eğilme ama uzanma da. Kendini yaşa. Sahip olduklarını sev, en iyisi olmasalar da. Kendine yeten kadarıyla yetinebil. Mütevazılık budur aslında.
Bir tek senin alfabende kalmış bile olsa teşekkür et ve rica et… Bunlardan vazgeçme… Bedelle barış, bedel ödemek isyan sebebi değil, içe sindirerek yaşamanın bir parçası.
Kendine mahsus ol ama mahzur olma. Acayip işler yapıyor insanlar gitgide. Sen dinç ol, kendinde ol.
Olmayanlardan uzak ol. Uzak oldukların olsun bir de uzaktan sevdiklerin bu hayatta. Bazen sevsek de korunmamız gerekebilir çünkü bir şekilde.
Sevginde tutarlı ol. Güven ver. Gelirken dönme. Beklettiysen geç kal ama var mutlaka, çalış varmaya.
Kafa karıştıran olma, yüz gülümseten ol, kalp ısıtan ol düşününce.
Ölçülü ol demiyorum, asil ol. Asalet ölçüsünü taşır beraberinde. Zaferinde sevincini taşırma, hüznünü asaletle taşı boynunda.
Tüm gayretine rağmen aldığın mağlubiyetlerini, uzvun gibi sahiplen. Onlarla daha iyi görüp, hissedip, duyacaksın, onlarla daha iyi olacaksın!
Başkalarını kurcalama, anlamaya çalışma sadece yaşa. Sen, kendini kurcala. Tanıyınca kendini, tanışacaksın başkalarıyla!…
Dediğini gerçekleştirmek için çalış, çabala. Yapmayı düşünmediğin şeyleri deme. Arayacağım dediysen ara mutlaka, arayamazsan bile unutmadığını yaşat karşındakine. Unutulmuş, önemsenmemiş hissettirme kimseye kendini. Kötü hissetmesin sevdiklerin seninle.
Hüznün olacaktır mutlaka ama aydınlık olsun iç mekanın ancak o zaman karanlık olmazsın. Karanlık olma.
Meziyetlerin ve toleransın zafiyet olarak algılanacaktır, aldırma ama kendini kullandırma, dingin limanına öyle her gemiyi alma. Fırtınalı olmayı da bil ancak gerekmedikçe tercih etme. “Rüzgar”ını katma huyuna!
“Zorsun” derlerse sana bil ki bu kötü bir şey değil. Sadece, seçip sevdiklerine kolaylık gösteriver.
Herkes, kendincedir ancak zor kişiler, kendileri gibidir!
Sözlerin, “duymasını bilen kulaklar”adır. O nedenle her kulak görünce konuşmaya başlama. Sakin ol, derin ol, “çok” olan “az” kalıyor artık ama yine de “çok” ol. Yok yorgunu olmaktansa yol yorgunu ol.
Yolla dost ol.
Saygılı ol, saygı uyandıran ol. Zor sev, çok sev, etkin sev. Uyanık olma, “uyanmış” ol, ikisi farklı, anla.
Düşün, düşünerek yaşa, düşünceyi taşı her adımına.
Sevmek için seçtiğini “iyi” seç ve hesabını tutma o sevginin, hesabı tutulmayanın hesabı veril(e)mez, hesabını sorarlarsa o sevginin, hesabını yapmaya bile çalışma. Olağandışı olan her şey kötü değildir, unutma. “Sığ denizler için, okyanusuna ihanet etme”. İnsanın okyanusu bir tane, gerisi ya deniz ya kara. Okyanus yok başka. Dağlara sırtını yaslamaktansa, yaslan okyanusun kıyısına. Cesur ol. Ne istediğini “iyi” bil ve peşinden gidebil. Kahraman olmaya çalışma, saçmalıktır saçmalatır.
Öfkende bağırma, çağırma ama bir şeyleri değiştir. Öfkelenme sebebine dair gerekli bir değişiklik yap ki boşuna öfkelenmiş olma. Asi ol demiyorum, isyanla çözülebilecek bir şey kalmadı dünyada. Asi ruhlu ol, iyidir, ruhunun kendine özgü bir alanı var demektir, orada hoş kokulu çiçekler yetiştir. Sen sadece kendin için yap ama zaten “kokularını alabilen” yetişir. Ayıplara ve günahlara takılma, bunlar gündeminde ne kadar azsa o kadar çoktur erdemin aslında. Velhasıl, “iyi” insan olmak için gayret et.
Hadi, yaparsın sen!