Gezi Parkı olayları sırasında sanıyorum hepimiz değerlerimizi tekrar gözden geçirdik. Bu olaylardan sonra kadınlar alışverişle, lakırtıyla, hatta dizilerle, erkekler futbolla daha az ilgilenir oldu. Bu olayların neresinde olmalıyım, nasıl daha fazla faydam olur, ne yapmalıyım vs… ile doldu kafalarımız. Bunlarla ilgilenmeyenleri de , üç maymunu oynayanları da ayrı tutmaya karar verdik hayatlarımızdan. Çünkü onlarla değerlerimiz uyuşmuyordu, bunca olay sırasında bizim içimiz coşarken, onların vurdumduymazlığı bizi hayrete düşürüyordu, gördük ki ayrı dünyaların insanlarıyız. Bir mesafe girdi aramıza onlarla, tarif edilemeyen ama hissedilen…
Aynı şey Z kuşağında da yaşandı. Bazısının annesi tuttu elinden parka götürdü, bazısı her gece tencere & tava yaptı, bazısı ellerinde Türk bayrakları sokaklarda yürüdü, bazısı evde endişeyle eylemlere katılan anne -babalarını bekledi, hatta bazıları en sonunda, belki de hayatlarında ilk defa “hişt kıpırdama çocum” lafını söyletmeden anneleri ile sessizce durdular; annelerinin yanıbaşında sessizce, gururla durdular …
Evde zorla oturan %50 ne yaptı hiç bilmiyorum ama arada kalanların çocukları pencere, perde aralarından seyrettiler sokakları. Anne -babaları durduk yerde başımıza iş almayalım derken bilmiyorlardı çocuklarına öğrettikleri şeyin sadece “ bu dünyada inandığın uğruna dimdik ayakta durmazsan kimse sana inanmaz” olduğunu. Bazıları sustu, sindi ama bazıları içten içe kızdı anne -baba’ya “ neden biz de yürümüyoruz, tencere-tava çalmıyoruz ? “ diye, hani Atatürk’ün çocuklarıydık, neden okuduğumuz onlarca Kurtuluş Savaşı hikayesinden sonra biz evlerde sessizce, sanki hiç yokmuşuz gibi seyrediyoruz her şeyi, neden, neden ? Bulamadılar bu sorulara cevap küçücük kafalarının içinde …
Peki hangi çocuklar en çok öğrendi bu olaylardan ?...
Sevgili Doğan Cüceloğlu “ Başarıya Götüren Aile “ kitabında şöyle açıklar :
“Çocuğum, özgüveni ve özsaygısı olan, “ben yapabilirim” duygusu güçlü olan biri olmasını istiyorum “ düşüncesindeyseniz, çocuğunuzla ilişkinizde birçok şeyi şimdiye kadar yapageldiğinizden farklı yapmanız gerekebilir “ der, ve şöyle devam eder “ Anababaların çocuklarına iyi olanaklar sağlamak için geceli gündüzlü çalışmalarının ötesinde başka şeylerin bilincine varmaları ve bu bilinçle davranmaları gerekir; onu küçükken bol bol kucaklamak, onunla sık sık baş başa zaman geçirmek ve sürekli can cana konuşmak gibi. Böyle ailelerde, anababa, kendi yaşamlarında pusula gibi kullanacağı değerleri çocuklarından isterler. “
“ Neden bu güzel gençler dünyada eşi benzeri olmayan bu sevgi eylemini yaptı “, “ neydi istedikleri”, “ bu kadar insana umut veren ne olmuştu” … bu olaylarda hangi değerlere sahip çıkmaya çalışıyorduk, neden ?... İşte hayat yolunda pusulamız olan bu değerleri bu sırada yaşayan ve çocuklarına sevgiyle, güvenle yaşatan, can cana anlatan anne -babaların çocukları büyük öğrenmeler yaşadı .
İşte yine bu duygusal Z’ler olacak kıvançla bayrağı teslim alan yaratıcı Y abi-abla’larından … Kimsenin gözü arkada kalmasın !