“Hassas yürekler taşıyoruz; camdan , çatlayan, buğulanan, kırılan...
Candan dost arayışımız bu yüzden. Camdan anlayan...”
Kısa süren bir ayrılıktan sonra sizlere yeniden merhaba derken, sözlerime yukarıdaki mısralarla başlamak istedim.
Mehmet Deveci yazmış, bir dostum da Facebook’taki duvarında paylaşmış, çok hoşuma gittiği için ben de siz değerli okurlarımla paylaşmayı, ve burada verilmek istenen mesajı içeren, klasik yazılarımın dışında bir yazı yazmak istedim.
Evet, cam gibi hassas yürekler taşıyoruz bu kesin.
Anlaşılmayı istiyoruz, kırılmamak, incinmemek istiyoruz. Bizi anlayan, zor günümüzde yanımızda olacak, vefalı, yalansız, kem söz sahibi olmayan, yaralarımızı onarmayı bilen dost arayışımız bu yüzden. Bulur muyuz, bulamaz mıyız ya da bulup, kaybettik mi? Aramaya arıyoruz da acaba bu tanımlara ve daha fazla özelliklere sahip böyle insanlar var mı?
Sorular uzar gider ama soruyu tersinden de soralım. Biz bir başkası için ne kadar dostuz?
Kendimiz için istediğimiz dost tanımında, bir başkası için olmazsa olmazları barındırabiliyor muyuz?
Diyelim ki cam gibi olan bir başka insan var ve O da bizim gibi arayışlarda. Hal böyle iken bir araya gelebilir miyiz, geldiğimizi varsaydığımızda birbirimiz için tam olarak ne ifade ederiz, ne kadar dost olabiliriz?
Kavramlar somut olduklarında hepimizce kabul edilebilir olurlar ama soyutlaştığında her birimizin algılarına, düşüncelerine göre değişebilir. Dostluk kavramı genel kabuller dışında her birimizin beklentilerine, umutlarına, ihtiyaçlarına, kişilik yapısına göre değişebilir.
Kimi insanlar vardır, yıllarca “dostum” dediği kişiyle yollarını ayırmış, adını anmaz olmuştur. Kiminin “arkadaşım çok ama dostum yok” sızlanmalarına şahit oluruz. Dost kelimesi yeni nesil gençliğinin ağzında “hey dostum” tarzında bir sesleniş biçimine dönüşmüş olsa bile, hepimiz yıllar içinde gerçek dosta ihtiyaç duyduğumuzu ya kendimize ya da en yakın hissettiğimiz kişilere itiraflarda bulunmuşuzdur.
Peki, kimdir “Gerçek dost”
Aşık Veysel’i biliriz. O’nagöre en sadık yar, dost “kara toprak”tı.
Pir Sultan Abdal “geçti dost kervanı eyleme beni” diye sevgiliye sitem ediyor, Seyyah olup şu âlemi gezerim/Bir dost bulamadım gün akşam oldu”diyordu.
Kuloğlu,Âlemde doğru dost yoktur /Dedikleri gerçek imiş/Kulunu saklayan Hak'tır
Dedikleri gerçek imiş diyerek yaşadığı zaman diliminde gerçek dostu bulamadığını anlatıyordu.
Gevheri “Dost bağının meyveleri erişti/Ayva benim, alma benim, nar benim
Çeşmim yaşı ummanlara karıştı/Cefakârım,sitemkârım var benim diyerek dosta yakınlaşmaya çabalıyordu.
Yahya Kemal Beyatlı “Dünya böyledir zaten, Kadın olmasın ara yerde” “Bir varmış, bir yokmuş aramızdaki dostluk” diyerek sitemli şiirler yazıyordu.
Zaman tünelinde yaptığımız bu kısa yolculuktan sonra bana göre çıkan sonuç hangi zaman diliminde yaşanırsa yaşansın kişilerin gerçek dostlarının fazla olmadığı.
Aranıp, bulunamayan, bulundu sanılsa bile kaybedilen, “dost, dostluk” denildiğinde hem ihtiyaç duyulan, hem hasreti çekilen bu kavram yaşadığımız zaman diliminde de aynı gerçekliğin devam ettiğini göstermekte.
Arkadaşlarımız mı? Elbette var. Gerçek dostumuz var mı? İşte bu soru, her devirde olduğu gibi bu devirde de soru işareti ile bitecek.
Kimsenin, kendi fikrinden başka bir fikre sahip olan bir diğerinetahammülü kalmamışken, vurmayı, kırmayı, yıkmayı, yakmayı, itmeyi, atmayı, ayak kaydırmayı, etiketlemeyi tercih edenlere ne denilebilir ki?
Yaşadığımız devrin, olayların, tezgâhlanan oyunların, (uzaklaştırıldığımız tüm değerlerin de sonucu olarak) “yaratılmışların en şereflisi” olarak adlandırılan insanı ne acıdır ki “Eğitimli yamyam” haline getirdiğini düşünüyorum.
Bizler, özel çocuklara sahip insanlar olarak, gerçekten hassas yürekler taşıyoruz. Tıpkı bir cam gibi, en ufak mutlulukta pırıl pırıl gösteren, kaderimizi düşündüğümüzde buğulanan, (kederimizi içimize gömerek verdiğimiz mücadelede) bizi anlayamadıklarında çatlayan, kırılan yürekler taşıyoruz. Ve ne acıdır ki camdan anlayan bizler gibi pek çok insan varken yine de o gerçek dostu bulamıyoruz.
Yazımı ümitvar bir dost tanımıyla bitirmek isterim.
Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri en iyi dost tanımını şöyle ifade etmiş.
“İnsan, kendisine gerçek bir dost isterse Allah ona yeter. Onun dostluğuyla, bütün eşya ona dost olur. O gerçek dost, kulunu her türlü kötülüklerden ve cehennem ateşinden korur. İnsana güzel ufuklar açar, mutsuz olduğu zamanlarda saadet kapılarını açar.”
Gerçek dostunuzu bulabilmeniz dileğiyle.