Yaz aylarının rehavetinden olsa gerek bir süredir sizlerle buluşmadığımızı farkettim. Bu yazımda hem bir duyuru paylaşımı hem de önemli bir konuda çok önem verdiğim bir bilimsel gelişmeyi dikkatinize getirmek istedim. Sağlık, beslenme, sağlıklı beslenme ve çocuk sağlığı konularında pratik bilgi ve yaklaşımlarla ilgili “tweet”lerimi artıkhttps://twitter.com/Birpharmaadresinden takip edebilirsiniz. Bu amaçla mevcut twitter hesabımdan yürüttüğüm bu paylaşımı, daha kurumsal bir çatı altında yapmak istedim. Böylece tembellik ve ihmal etmem de söz konusu olmaz diye düşünüdüm. Eğer twitter hesabınız yoksafacebook’ta da buluşabiliriz.https://www.facebook.com/Birpharma
Gelelim beni çok heyecanlandıran bilimsel gelişmeye…Obezite biliyorsunuz, her yaş grubunda her geçen gün hızla artıyor. Adeta bulaşıcı bir hastalık gibi… Önlenmesi de tedavisi de hiç kolay değil. Hemen her yerde karşımıza çıkan mucize diyetlerden de bıktık artık. Yapılacak şey, yeterli ve dengeli beslenmek. Bu da bilinçli ve iradeli olmayı gerektiriyor. Biz zaman zaman bu ikini de hayatımızda tutsak bile çocuklarda ise her ikisini de etkin bir şekilde hayata geçirmek kolay olmuyor. Hatta hiç mümkün olmuyor. Araştırma sonuçlarını daha anlaşılır kılmak için biraz bilgi aktararak devam etmek istiyorum.
Şişmanlığın Tedavisinde Probiyotikler
İçinde probiyotik ve prebiyotik geçen cümleleri son zamanlarda gittikçe daha sık duyuyorsunuz. Biz hekimler de bilimsel dergilerde ve yayınlarda daha sık okuyoruz. Önce hepimiz çekingen davrandık doğal olarak. Hem reçetelerimize alıp yazmak için hem de kullanmak için. Ama artık çok yol alındı. O kadar çok bilimsel araştırma yapılıyor ki, her geçen gün daha da inanıyoruz probiyotiklerin ve prebiyotiklerin etkilerine.
Peki nedir bu probiyotikler? İlk defa 1965’de “bir mikroorganizma tarafından salgılanan ve diğer bir mikroorganizmanın üremesini uyaran, kolaylaştıran madde” olarak tanımlanmış. Yıllar içinde araştırmalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda bu tanımda değişiklikler olmuş. Ama şurası kesin ki probiyotikler bize dost. Günümüzde yaygın olarak canlının (bireyin) sağlığına olumlu katkıda bulunan canlı mikroplar,“probiyotik” olarak tanımlanıyorlar.
Bağırsaklarımızda binlerce farklı tipiyle 100 trilyondan fazla bakteri yaşıyor. Bu kalabalık bakteri topluluğuna bağırsaklarımız ev sahipliği yapıyor. Hepsine birden mikroflora diyoruz. Başlıca üç gruba ayrılıyorlar. En fazla hastalık etkeni olmayan bakteriler var. Yani probiyotikler… Bu gruptaki bakteriler bireyin bağışıklık sistemi ile barış içinde yaşarlar. Bağışıklık sistemini güçlendirirler. Bağırsakta bulunan bir diğer grup bakteri ise fırsatçı mikroplardır. Normal koşullarda sindirim sisteminin bağışıklık sistemi tarafından iyi kontrol altında tutulurlar. En az miktarda da hastalık etkeni olabilen bakteriler vardır. Değişik nedenlerle yoğunlukları artarsa hastalığa neden olurlar. Bu üç grup arasında daima birey lehine bir denge kurulmalıdır ve bu devam ettirilebilmelidir. Bu da bağırsaktaki bağışıklık sistemi ile mümkün olur.
Mikroflora Değişir mi? Kalın bağırsaktaki mikroflora, 1.Diyet 2.Ağızdan alınan canlı bakteriler 3.Emilmeyen karbonhidratlar(prebiyotikler) ile değiştirilebilir. Mikroflora nasıl oluşur?Mikroflora bebek doğum kanalında ilerlerken oluşmaya başlar. Eğer bebeklik ve çocukluk yaş grubunda en uygun ve en sağlıklı şekilde gelişirse, bireyi tüm yaşamı bouunca korur ve destekler. Bu nedenle bağırsakta mikroflora gelişim süreci önemlidir.
Bağırsaklarda Bakteriler Nasıl Yerleşir? Bağırsaklarda bakterilerin yerleşmesi süreci, bebek doğum kanalında ilerlerken başlar. İki kritik dönemden geçer. Bunlar, 1. Doğumdan sonraki ilk günler 2. Sütten kesme “weaning” süreçleridir. İlk aylarda bebeğin beslenmesinde kullanılan ürün, bakteri ve bakteri metabolizması üzerinde çok etkilidir. Anne sütüyle beslenen bebeklerde Bifidobakter ve Laktobasillushakimdir. Biberon maması ile beslenenlerde ise Bakteroid, Clostridia ve Enterobakter egemenliği söz konusudur.
Probiyotikler ve Hastalıkların Tedavisindeki Katkıları Nelerdir? Probiyotiklerin hastalıkların tedavilerindeki katkıları üzerinde yoğun olarak çalışılıyor. Çalışmalar sıklıkla ishalle seyreden hastalıklar üzerinde yoğunlaşmış durumda. Çocukluk yaş grubunda sık görülen ishal, yararlı bakterilerin normal dengesini olumsuz etkiler. En çok çalışılan konu probiyotiklerin mikrobik ishallerde kullanımıdır. Her probiyotik aynı etkiyi ortaya çıkarmaz. Çalışmalar başta Lactobacillus GG (LGG) olmak üzere bazı probiyotiklerin mikrobik ishalde hastanedede yatış süresini ve ishalin devam süresini 24-48 saat kısalttığı gösterilmiştir. Probiyotikler aynı zamanda kış aylarında sık görülen ve etkeni rotavirus olan ishalde de çok etkilidir.
Probiyotikler, erişkinlerde antibiyotik kullanımına bağlı gelişen ishalin de tedavisinde etkindirler. Ayrıca kronik bağırsak hastalıklarında (ülseratif kolon ve Crohn hastalığı) ve besin allerjilerinde kullanımı da yoğun olarak araştırılmaktadır.
Probiyotikler normal sindirim ve emilim süreçleri üzerinde de olumlu etkiler yaparlar ve bağışıklık sistemini desteklerler. İdrar yolu enfeksiyonlarının tedavisindeki katkıları ise araştırılmaktadır.
Probiotik gıda takviyeleri içeriğinde çeşitli dost bakteri ve mayalar vardır. En doğal probiyotikise besin yoğurtttur. Normal bağırsak florasında yer alan ve hastalık yapmayan (patojen olmayan) bakteriler ancak probiyotik olabilirler. Bu nedenle genel olarak kullanımlarında saknca yoktur.
Gelelim obezite ve probiyotik ilişkisine. Son zamanlarda hem deneysel düzeyde hem de insanlarda yapılan bilimsel araştırmalar, bazı probiyotiklerin şişmanlığın önlenmesinde ve tedavisinde yararlı olabileceğini gösteriyor. Bilirsiniz anne sütü ile beslenen çocuklarda obezite riski düşüktür. Ama son araştırma sonuçları, anne sütündeki probiyotiklerinaynı zamanda enerji metabolizmasını düzenledikleri de ortaya konmuş durumda.İşte bu önemli bir bilimsel gerçek. Artık anne sütüyle beslenenlerde neden daha az obezitegeliştiğini daha rahat açıklayabiliyoruz.
Ayrıca bazı probiyotiklerin de vücut kitle indeksinin ve vücuttaki yağ kitlesinin artmadan olduğu gibi korunmasında etkili olduğunu gösteren araştırma sonuçları çok dikkat çekiyor. Deney hayvanları üzerinde yapılan araştırmalarda bazı probiyotiklerin enerji metabolizması üzerinde etkili olduğu ortaya konmuş. Adı geçen bu probiyotikleri bağırsaklarında daha az olarak barındıranlarda obezite gelişiyor. Çünkü bu özel probiyotikler kilo almamıza engel oluyorlar. O halde dışarıdan alınabilecek bu özel probiyotiklerle bağırsakta yoğunlukları arttırılıp obeziteden kaçınmak da mümkün olacak. O halde probiyotik dostlarımızı daha iyi tanıdıkça sağlık sornlarımızın önlenmesinde ve tedavisinde de daha güçlü olacağız.
Hepinize sevgiler, sağlık dolu günler dilerim.