Bu sabah anacığımla birlikte balkonda çay keyfi yaptığımız sırada davul zurna sesiyle irkildik. İstanbul’da sıkça duyulmayan ezgiler yayıldı mahalleye.
Arabaların dikiz aynalarına kırmızı kurdelelerle bağlanan bembeyaz havlular, zurnanın içli nağmeleri, davulun yerleri titreten gümbürtüsü insana apayrı duygular yaşatıyor.
Belli ki gelin almaya gelmişler karşımızdaki apartmana. Allah hayırlı geçim versin, huzur içinde, bir yastıkta yaşlanmak nasip olsun diye dua ettik.
İş yoğunluğumdan dolayı uzun zamandır yazmaya fırsatım olmamıştı. Davul sesi bir anlamda yazma arzumu depreştirince oturup bu yazıyı kaleme almak istedim.
Davul ile ilgili aklıma ilk gelen atasözü <Davul dengi dengine çalar> oldu. Gerçekten de öyle değil mi dostlar? İster bir işe girildiğinde, ister evlenildiğinde, isterseniz de bir arkadaşlık kurulduğunda birbirine denk insanlarla karşılaşmak o birlikteliği uzun soluklu kılar. Sağlıklı bir uyum kurulamadığında ne yapsanız nafile, sonuç bellidir.
“Davulun sesi uzaktan hoş gelir”. Öyledir gerçekten. Uzaktan gelen ritmik vuruşlar insana heyecan verir, içimizde kıpırtılar oluşur, hatta ritme uyup oynamayı, halay çekmeyi bile arzularız. Ama davulun yakınında olsak kulak zarımız patlayacak gibi gelir, hoşlanmayız.
Bunun dışındaki anlamına bakarsak, biz içinde bulunduğumuz durumdan hoşnut olmayabiliriz ama bize uzaktan bakanlar bize imrenebilir. Bu hoşnutsuzluğumuz, işimizle alakalı da olabilir, ev halimizle de. İşin içine girmeyenlere, taşın altına elini sokmayanlara görüntümüz hoş gelir de ne zaman başlarına gelir, işte o zaman anlarlar.
“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” Bu atasözünü anlatmaya ne hacet, hepimiz biliyoruz. Anlamayınca anlamıyor insan evladı, kendini paralasan kıymeti yok. Sorsan her şeyi kendi bilir, her konuda fikri vardır, hep kendi doğrudur başkası yalan. Doğruyu gözüne soksan görmez, inadından bir adım geri atmaz. Davula zurnaya yazık :)
“Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya” atasözüne yorum yapmak yersiz. Gönlümüze baktık sonuç hüsran oldu. Bu atasözünün yüzde yüz doğruluğunu yaşayarak tespit ettik efendim.
“Kös dinleyen, davula kulak vermez” başından büyük sıkıntılar geçen insanların ufak meseleleri dert etmeyeceğini ifade ediyor. (Kös Mehterhanede ve askeri musikide kullanılan büyük davula denir. Kanuni Sultan Süleyman devrinden kalan ve sergilenen kösün çapı 130 cm, yüksekliği 127 cm imiş)
“Davulu biz çaldık, parsayı el topladı” Emek verenin hakkının verilmemesi halinde fırsatçıların, yalakaların emekçinin hakkını gasp etmesi haline uyan bir deyim. Sen sıkıntıyı çekersin ama yararı başkası görür. (ne acıdır ki her devirde uyanıklar bol olduğundan sıkça kullanılıyor)
Davulla ilgili birkaç deyim de var, onlardan da serpiştirelim yazımıza...
“Davulun tokmağı elinde olmak” İdarenin tek kişinin elinde olması durumu
“Davula dönmek” İster yediklerinden dolayı, ister işittiklerinden dolayı şişme durumu
“Davul çalsan işitmez” Kendinden başkasına önem vermeme, duymama durumu. Uykunun ağır oluşunda ya da işitme problemi olma halinde de kullanılıyor.
“Suratı davul derisi” utanma duygusundan uzak insanlar için söyleniyor.
Davulla ilgili bunca kelamdan sonra zurnayı kenarda bırakmak olmaz değil mi? Bakınız zurna ile ilgili neler varmış.
Zurna gibi: (deyim) Çok dar (pantolon). Günümüzde önüne zil eklentisi yapılıp zil zurna sarhoş olarak kullanılıyor.
Zurnanın son deliği: Önemsiz kimse.
Zurnacının karşısında limon yemek: Birinin aklını karıştırıp işini göremeyecek duruma sokan davranışlarda bulanmak.
Zurnacının (zurnanın) zırt dediği yer: İşin en nazik yeri, en can alıcı noktası.
Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına: Rastgele yapılan işlerde yöntem, kural aranmaz.
x
İşte Dostlar, bir davul zurna sesine kapılıp böyle bir yazı çıktı bu hafta. Belki okurlarımızın bazıları bu tür yazıların zihinsel engellilerle ilgili bir köşede ne işi var diye de düşünebilirler.
Saygı duyarım elbette bu tür görüşlere.
Yıllardır toplumu bilinçlendirmek için uğraşan nice dostlarımız, yüreği yaralı melek anneleri var. İlerleme oluyor mu, elbette olmakta ancak yeterli değil. Okulların açıldığı Eylül ayında acaba çocuğum okula kabul edilecek mi, acaba yavrum hem öğretmenlerden, hem velilerden hem de normal çocuklardan kabul görecek mi endişesiyle yüreciği pıt pıt atan nice annelerimiz oldu. Engelli evladı olmayanlara davulun sesi uzaktan hep hoş görünür ve bizler bu yolda ne kadar çabalarsak çabalayalım gerçekten anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
Bu yazı kaleme alındığı gün Down sendromu dostluk yürüyüşü yapılıyordu. Toplumda duyarlılık yaratma adına davulun tokmağını eline alıp gümbür gümbür ses getiren dostlara selam olsun.