Merdiven mi ? Asansör mü ? Boşver yürü biraz,nasılsa sigarayı da bıraktın beş gündür,teknolojiye meydan oku biraz olsun ama zamana yenil,vakit nakit olduğu için,biraz daha fakirleş insanların gözünde.Yola çık, önünde yürüyen kadının dolgun kalçaları seni biraz önce aldığın abdeste istinaden yoldan çıkarmaya yetmesin,kadınlar günah demek değildir sadece.Bu dükkanları geç, bu simitçi tezgahlarınıda,durma Cumaya gidelim,vaazdan sıkılıp göğe bakalım,zaten cemaatin çoğuvaaz bitsinde namazı kılalım derdinde...
Biri bu insanlara yani ruküya eğilen bize '' önünde eğildiğimiz Tanrının herşeyi gördüğünü '' söylemeli. Yoksa inandığımız cehennem ve ölümkorkusunun işlediğimiz günahlar esnasında aklımıza bile gelmediğini kabul etmemiz çok zamanımızı alacak.
Yorulduk Tanrım bağışla bizi.Günaha girmekten ve bataklıkta çırpınmaktan yorulduk. Bağışla işin bu en nihayetinde Tanrım. Mülteciler ellerini açıyor bize ezan saati yaklaştıkça daha da çoğalıyorlar caminin etrafında,musalla taşında sosyetik bir cenaze,ölüm herkesi tabuta indirgiyor ve permalı saçlara türban havası veren şallar taktırıyor, takmayın açık kalsın, cematin cenazeye baktığı yok, ama ben bakıyorum ölen merhumenin tabutundaki türbe yeşiline dalıp giden bir kadını,kız kardeşi belki de, yahut ablası ne farkeder,acıdan ayakta durmakta zorlanıyor, belki de annesidir, yakalarındaki resimi net göremediğim için kestiremiyorum ne dereceyakın olduğunu,ama titreyen ayaklarından ve dalgın gözlerinden anlıyorum,bir tabuta böyle ''gitme '' diyen birinden daha yakın bir akraba olamaz zaten.İçindeki ben olsam dedim,içindeki sen olsan,hayır ama biz şimdilik ölümü beş dakika daha erteleyebiliriz,sonra bir beş dakika daha, Hey bayım ölüm saat midir ki erteleyebiliyorsunuz yaşamak,nefes almak,oksijen çekmek ciğerlere uyanmak değildir,ölmeden uyanamazsınız,hergün ölümü erteliyoruz.
Ölüm hayata erteliyor bizi. Hayat uykuya. Ne anlattı hoca hatırlamıyorum,yine sonunda '' şüphesiz ki Allah '' kıvamına gelmiştik. Şüphesiz. Selamdan sonra hışımla dağılan kalabalık,herkesin ayakkapları ellerinde,kimi dükkana yetişme telaşında,kiminin yüzünde tiksindiğim bir gösteriş havası, en çokta belediye işçileri hoşuma gidiyor,ne avluya serilmiş sedirlere ne de yünlü seccadelere gerek duymadan karton kağıtlar üzerinde,nasırlı ayaklarını saklama gereği hissetmeden, niye turuncu olduğu bilinmez üstündeki belediye kıyafetinden utanmadan kılınan bir namaz biraz olsun huzurda samimiyet anlamına geliyor. Bende bir vakitler çöpçülerin elleriyle sevmiştim seni.
Öyle işte narçiçeğim ''NEHİRLER BOYUNCA KADINLAR GÖRDÜM '' der isminden harf atmaya mecbur kalmış bir adam,kadınlar fedakarlık bekler erkeklerden, çünkü fedakarlık yapmaya mecbur bırakılmışlardır.Fedakarlık bir vazgeçme biçimi olarakta karşılayabilir erkeği, erkekler vazgeçilmekten hoşlanmaz. Yoruldum. Koynuma aldığım hiç bir kadın anlamadı beni. Ben onları anlamadım çoğu zaman,sevişmek hali hazırda pek bir zahmetli,işin yoksa soyun birde. Bakışsak ya öylece uzun uzun Mississippi kadar,yahut Fırat kadar acılı topraklara uzansa uçlarımız.Şart mı yani sürtünmek. Aylak Adam geliyor aklıma. Sinemada sevişmek zorunda kalan insanlar. Orospular bile sevişmek zorunda değildir esasen,muamele için 10 veya 20 lira daha atman gerekir. Sevişmedik. Çöldeki kum taneleri her gün sevişiyor halbuki,asfalta düşen yağmurlar düşer düşmez sarılıyorlar birbirlerine,ardı sıra çarpışan insan gölgeleri ışığın en zayıf olduğu sokakta sarmaş dolaş kaybettiriyorlar izlerini.Bizim neyimiz eksik ha ? Neyimiz mi eksik
Neyimiz tam ki,hem annen beğenirmi ki beni,hadi herşeyi tamam ettik diyelim,ya annen ya o bir maraz çıkarırsa,yerin dibine batsın böyle adalet,sevişmek içinde anadan babadan izin mi alınır , bakkala gitmiyoruz ki.Ne yapalım yani, boğaza nazır bir lokantada köprüyü seyre dalıp birinin intihar etmesini mi bekleyelim.Zor anam babam zor.Sevingeçlerim var benim bilir misin ? Göğüs kafesinden kollarıma uzanan,sevda kanatları, sevingeç derim ben onlara,onlarsız nefes alamam,soluyamam şu yağmurlu kış günlerini,halbuki kar zamanı şimdi,malum dünyada eski dünya değil,mevsimlerin eski tadı tuzu yok.Kar beklersin bir ince ayrılık çiseler,yağmur beklersin bir beyaz masumiyet,güneş kaçak yolcusu bu dünyanın,bir varmış bir yokmuş.Edip abi bize de bir şiir yaz vaktin olunca.Sevda baştan gitmiyor yar ile yatmayınca.Odam kireçtir benim yüzüm güleçtir benim.Ahmet ağbi bir ''yarim'' deyişi var ki sen duysan keşke,ne kadar çok yaşadıysam o kadar çok yalnızım elbet ama '' biraz da sen ağla '' deme ben ağlayayım yerimize. Ben yine ölürken hasret kalırım ona,o kalmasın zerre hasrete,ben ağlayayım hepimizin yerine..
Kaldı ki seni sevmenin tarifi yok,içimden kalkıp havalanan bu güvercinlerin,barışla alakası yok bunlar bir savaşın figürleri,seni yüreğimde var etmek için çırpınan güvercinler,bir taşlık canları var,güvercinlerin kaderi vurulmak değildir,uçmaktır sevgilim...
A.Nebi Demirtaş