Soyadı, bir kimsenin kimliğinin belirlenmesindeki en önemli unsurdur ve soyadı üzerindeki hak kişiye sıkı surette bağlı, vazgeçilemez ve devredilemez bir haktır. Bununla birlikte evleninceye kadar belli bir soyadını kullanmış olan kadın evlendiği zaman, MK md. 187’nin emredici hükmü gereğince kocasının soyadını alır. Bu madde aynı zamanda kadına evlenmeden önceki soyadını da kocasının soyadıyla birlikte kullanma hakkı tanımaktadır. Bunun için kadının evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine bir bildirimde bulunması gerekir. Bu bildirim yazılı şekilde yapılır. Bildirim neticesinde kadın, resmi olarak, evlenmeden önceki “kızlık” soyadını kocasının soyadından önce gelecek şekilde kullanabilir. Hâlihazırda bu şekilde iki soyadı olan bir kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir. Bir başka ifadeyle, daha önceki evliliğinde bu yola başvurmuş olan bir kadın, bu evlilik sona erdikten sonra yaptığı ikinci evlilikten kazandığı soyadını bir üçüncü ad olarak kullanamaz; önceki soyadlarından birinden vazgeçmesi gerekir.
Evlilik boşanmayla sona erdiği takdirde, kadın evlilikle kazandığı ve kocaya ait olduğu kabul edilen soyadını kaybederek evlenmeden önce kullandığı soyadına geri döner. Eğer kadın evlendiğinde dul idiyse, hakimden bekarlık soyadını kullanmasına izin verilmesini isteyebilir. Yani böyle bir durumda bekarlık soyadına dönülmesi ancak hakimin izniyle mümkündür.
Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanması da ancak bu konuda bir menfaati olduğunu ve bu kullanımın kocaya zarar vermeyeceğini ispatlaması halinde mümkündür. Burada hakimi ikna etmek ve onun iznini almak gereklidir. Bu izin verilmiş olmakla mesele bitmez; zira koca ileride koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını talep edebilir. Böylece, kadın tekrar eski soyadına geri dönmek zorunda kalır.
Görüldüğü gibi, Türk Hukuku’nda kadının evlendiği zaman kocasının soyadını alması bir zorunluluktur. Evlenmeden önceki soyadını ancak kocasının soyadıyla birlikte kullanabilecek; boşandıktan sonra ise, evlilik soyadını kullanması kocasının hoşgörüsüne bağlı olacaktır. Kadınların giderek kariyer sahibi bireyler konumuna gelmeleri ve belli bir çevrede belli bir isimle tanınır olmaları neticesinde soyadı değişikliklerinin daha çok sıkıntı yaratır hale geldiği görülmektedir. Esasında bu sorun sadece çalışan kadınlar için değil, uzun süre bir ismi taşıyan ve bunu artık kendi kişiliğinin ayrılmaz bir parçası olarak benimseyen her kadın için aynı derecede sıkıntı yaratacak niteliktedir.
Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler içinde kadının evlilikle birlikte otomatik olarak soyadını kaybettiği tek ülke Türkiye’dir. Ülkemizde eşitliğe aykırı bu durumu kabullenmeyen kadınlar tarafından açılan öncü nitelikte davalar mevcuttur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu talepleri haklı görmekte, bazı ilk derece mahkemeleri de buna uygun şekilde kararlar vermektedir. Ancak Anayasa Mahkemesi, kadının evlendiği zaman kocasının soyadını taşıması mecburiyetini eşitliğe aykırı görmemekte ve önüne gelen talepleri reddetmektedir. Kanun koyucu ise, kadına eşitlik sağlamak için kanunlarda çeşitli değişiklikler yapmış ve önemli adımlar atmış olmasına rağmen, bu konuda Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası anlaşmalara uygun şekilde düzenleme yapma gereğini hissetmemektedir.