Hipnoz nedir? Hipnoz olmak istemeyen birine fark ettirmeden hipnoz uygulanabilir mi? (Teknik olarak)
Hipnoz, kelime anlamı olarak “uyku” demek, aslında hatalı konmuş bir isim. Kadim Grek Medeniyeti’nde uyku tanrısı “Hypnos”tan ilhamla bu isim verilmiş. Hâttâ Hypnos ve Thanatos (ölüm tanrısı) sık sık beraber mesaiye çıkarlarmış J. Mesmerik yöntemle epey ameliyatı anestezisiz uygulayan İskoçyalı Cerrah Dr. James Braid, bu ismi koyduktan sonra bir galat-ı meşhur olup yerleşmiş. Meselâ genel tıpta “hipnotik ilâç“ deyince, uyku getirici maddeler anlaşılır. Hipnoz jargonunda ise yoğun konsantrasyon, gevşeme ve hayâl gücüyle ortaya çıkarılan özel bir bilinç hâli kastedilir. Yâni hipnoz esnasında süje (hipnotize edilen kişi), tamamen uyanıktır ama genel uyanıklık seviyesi düşmüş (bilinci daralmış), özel bir alanda (hipnotizörle olan ilişkisinde) artmıştır (bilinci genişlemiştir). Hipnoterapi ise, bu çok özel ruh hâlini elde edebilmek için kullanılan bütün yöntemlere verilen genel bir isimdir.
Bütün insanların yüzde 10-15 kadarı hipnoza çok yatkındır ve ortam da uygunsa, fark ettirmeden böyle kişilere hipnoz yapılabilir fakat kesinlikle çok istisnaî bir durumdur.
Bunun çok çarpıcı örnekleri arasında kendiliğinden ortaya çıkan hipnotik durumlar sayılabilir. Meselâ araba kullanırken yoldaki şeritlere, yandaki işaretlere gözleri takılıp transa (hipnotik bilinç hâli) giren kişiler kazalara karışabilir. Kendinden geçmiş hâlde müzik dinlerken kapıyı işitmeyen, yemeği yakan kişiler de hipnoz içindedir.
Hipnoz ile hiç bir anestetik medikal ilâç uygulanmadan ameliyatlar yapıldığı doğru mu, doğru ise günümüzde uygulanıyor mu veya neden uygulanmıyor?
Doğrudur. Ben sâdece birkaç diş çekiminde bulundum ve hastanın gözleri açık, çok rahat bir şekilde kanal tedavisi ve diş çekimi yapıldığına şâhit oldum. Literatürde açık kâlp ameliyatı da dâhil, her çeşit cerrahi müdahalede ya tek başına ya da kombinasyon hâlinde hipno-anestezi yapıldığını görürsünüz. Meselâ Pubmed’e “hypnosis anesthesia” yazınca, 1636 makale çıkıyor karşınıza. Diş hekimliğinde (hipnodenti), genel tıptaki pek çok cerrahî müdahalede (Türkiye'de dâhil) hipno-anestezi veya hipno-analjezi kullanılmaktadır.
Burada en önemli unsur, doğru hastayı seçmektir.
Çok önemli bulduğum bir hususu da vurgulamak isterim: Ülkemizde çok yoğun bir şekilde sınır ihlâlleri ve sûiistimâller yaşanmaktadır. Meselâ hiçbir tıp veya psikiyatri eğitimi olmayan psikologlar, ne demek olduğunu bilemediğim birtakım “koçlar”, sözüm ona medyumlar, ev hanımları, tahsilinin ne olduğu belirsiz pekçok kişi bireysel veya toplu hipnoz seansları yapmaktadır. Gene râzıyım bunu stresle başa çıkmak için filân yapsalar ama psikoterapi için, psikiyatrik hastalıkları tedavi amacıyla uyguluyorlar. Bu tipler işin içine mutlaka biraz veya bol mistifikasyon ve esrarengiz ifâdeler katarak, kendilerine müritler yaratabiliyor ve birer guru olabiliyorlar. Tabii ki bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Nitekim böyle kişilere gidip de aklî dengesini kaybeden veya zâten bozuk olan dengesi iyice perişan olan çok hasta görüyoruz. Ben kimseye kanal tedavisi yapmıyorum veya dişini çekmiyorum meselâ! Burada etik çok mühim bir kontrol mekanizması... Maâlesef bu konudaki yasal kısıtlama hâlen ortalarda yok!
Hipnoterapist olmak için teorik bilgi mi pratik bilgi mi daha ağırlıklı olmalıdır?
Teorik temel olmadan hipnoz uygulamak hem etik hem de pratik değildir. Hipnoza sokma (endüksiyon), derinleştirme gibi teknikleri yeterince zekâsı ve öğrenme yeteneği olan herkes kısa sürede öğrenebilir. Bu tıpkı iğne yapmayı öğrenmek gibi bir şey… Ama enjektörün içine ne koyacağınızı öğrenmek için senelerin tecrübesi gerekir.
Kişinin kendi kendine hipnoterapi uygulama alanları nelerdir, hangi konularda faydalı olur?
Kendi kendine hipnoterapi uygulamasından önce, mutlaka bir uzmanın rehberliğinde hipnozu öğrenmek, hâttâ hipnotize edilmek ve daha sonra oto-hipnoza (diğer ismiyle self-hypnosis) geçmek en doğrusudur. Esasen her hipnoz seansı bir oto-hipnozdur. Meselâ kişiye, “Şimdi kolunuz gevşiyor, rahatlıyor” dediğinizde, o bunu kendine telkin etmez yahut tam aksini yaparsa, mümkün değil hipnotize etmeniz. Hipnoterapide amaç, hangi durum için uygulanıyor olursa olsun, hastayı (süjeyi) oto-hipnoz yapabilir hâle getirip, sonra da geniş aralıklı pekiştirmeler yapıp, hekime bağımlı hâle getirmemektir.
Özellikle Uzakdoğu ve Avrupa’da, ülkemizde paramedikal branş dediğimiz akupunktur ile ağrı kontrolü, hipnoterapi gibi branşlar tıp fakültesi eğitimi sırasında veya sonrasında medikal branşların alt dalları muamelesi görürken, ülkemizde bu konular daha çok bu alana meraklı olanların ilgi alanı gibi algılanıyor, doğrusu nedir?
Bu çok isabetli bir soru… Aslında cevabı çok basit: Tıbbî ve/veya psikiyatrik hipnoterapiyi iyi bilip de, bunun eğitimini, öğretimini verecek uzman azlığından dolayı. Meselâ Rahmetli Babam Prof. Dr. Recep Doksat’ın psikiyatri ihtisas tezi, hipnozdu ve sırf konuyu bilmedikleri ve Sigmund Freud, hipnoza kara çaldığı için, epey canını sıkmışlardı. Bu konudaki kitabı da hâlâ en doğru dürüst olan Türkçe kaynaktır ve yeniden bastırıyorum; yeniliklerle ilgili katkılarımı ek bir bölüm hâlinde neşredeceğim…
Medikal alanda hipnoterapi ile hastaları tedavi etmek için ne kadar süre hipnoterapi eğitimi alınmalı?
MKD: Temel eğitim için (sâdece hekimlere ve klinik psikologlara) iki-üç günlük uygulamalı temel eğitim kâfi. Daha ileri uygulamalar için ayrı ayrı eğitimler, workshoplar gerekiyor.
Piyasada verilen eğitimleri etik buluyor musunuz? Bu eğitimlerin doğrusu nasıl olmalıdır?
Kesin olarak hayır! Çünkü bunları yapanların CV’lerine baktığınızda demin bahsettiğim yetersizlikleri görüyorsunuz. Sâdece uzman ve yeterliliği bilinen kişiler bu eğitimi vermeli…
Hipnoz ile bilinçaltını düzenlemek mümkün müdür?
Buna bilinçdışı demek daha doğru… Tabii ki mümkün, hâttâ çok özel durumlarda travma (zihinsel incinme, yaralanma) yaratan hâtıraların bir miktar tamiri dahi yapılabilir. Meselâ Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu’nda (eski ismi Çoğul Kişilik Bozukluğu) böyle teşebbüslerde bulunuyoruz, fakat bunlar çok büyük dikkat ve tecrübe gerektiren, tehlikeli olabilecek şeylerdir ve ancak uzmanlarca yapılabilir.
Hipnoterapi ile fayda gören hastalar neden sadece şehir efsânesi seklinde kitaplarda kalıyor, niçin pubmed gibi süreli yayınlarda makale olarak bildirilmiyor. Bu alanda yaptığınız bilimsel çalışmalar var mı?
Şimdi Pubmed’e girdim ve “hypnosis” yazdım, 124224 yayın çıktı, sâdece 1093’ü gözden geçirme makalesi, diğerleri araştırma ve vak’a takdimleri… “hypnotherapy” yazınca 12585 makale, “hypnotherapy smoking” yazınca 242, “hypnotherapy cerebral” yazınca 902, “hypnotherapy obesity” ile 109, “hypnotherapy dentistry” ile 649 makale çıktı… Bunlar çok arttırılabilir. Yâni güvenilir bilimsel veri-tabanlarında hipnoz lâyık olduğu yeri çoktan bulmuş vaziyette… Ama Google’da yapacağınız bir aramada hemen hepsi de asparagas yâhut kandırmaca olan ilân bulabilirsiniz. Bunlara asla itibar etmemek gerekir; ümit, vakit ve nakit tuzaklarıdır çünkü!
Hipnoterapist bir unvan mıdır? Bu unvanı almak için ne kadar süre, kim tarafından ve nasıl bir eğitim alınmalıdır?
Kesinlikle hayır… Hâttâ meselâ bir psikiyatri profesörü ve Türkiye’de bu işin duayeninin oğlu olarak, benim dahi kartvizitime veya tabelâma bunu yazmam etik dışıdır; hâttâ ben yaparsam daha da ayıp olur! Kötü örnek oluştururum çünkü…
Hipnozla bir insana ahlâkdışı bir şey yaptırabilir misiniz? Meselâ onu cinsel veya duygusal yönden istismar edebilir misiniz?
Bu sorunun klâsik cevabı “hayır, asla” şeklindedir ama… Kimin bilinçdışında, hâttâ bilincinde hangi bastırılmış duyguların, fantezilerin, beklentilerin yattığını alnından okuyamazsınız ki… Çok sâfiyane bir şekilde başlayan hipnoz seansları, âdeta bastırılmış veya yaratılmış arzuların doğmasına ve her türlü istenmeyen amaçla kullanıma kadar da varabilir. İşte, hekimin bilgisi ve ahlâkî tavrı çok önem taşır. Nefsine hâkim olması, seansların sevk ve idâresinde çok dikkatli davranması şarttır. Aksi takdirde, her iki tarafın da büyük zarar göreceği bir süreç başlayabilir.
Bu tür mahzur sâdece cinsel veya duygusal istismarla da sınırlı değildir. Vajinismus sebebiyle bana müracaat eden bir çifti hatırlarım. Karıkoca 30’larında ve güzel, iyi ahlâklı insanlardı. Hipnoz altında “guided imagery” (yönlendirilmiş hayâl kurma” ve duyarsızlaştırma tarzında bir yaklaşımla 6 ay zarfında kocasıyla öpüşebilir ve onun erkeklik organını tutabilir hâle gelmişti (ilk müracaatında bunu dahi yapamıyordu). Sonra birkaç ay ortadan kayboldular. Baktım, bir gün genç kadın randevu almış, geldi. Tavsiye üzerine “cinsel terapi uzmanı” bir kadın ve doğum hastalıkları uzmanına gitmişler. Hastamızı jinekolojik masaya yatırıp bacaklarını açtırmış ve hipnoza soktuktan sonra en ufak boy bir vibratörü vajinasına sokmuş ve kadının eline vermiş. Kendi elini de onunkinin üstüne koymuş, “haydi, hafifçe zorlanarak da olsa hafifçe bastıralım” demiş. Kadın her seferinde ağlayarak bunu uygulamış. İlk dört seanstan sonra kocası da çok güvenip, karısını yalnız gönderir olmuş (önceden kenardan seyrediyormuş). Haftada iki üç seans iki ay sonunda en kalını dâhil vibratör girmiş (bekâreti de bu arada bozulmuş) ve artık kocasıyla ilişkiye girebiliyormuş ama hiç zevk almadığı gibi, gene hüngür hüngür ağlıyormuş her seferinde. Bana bunları anlatırken dehşet içerisinde bekledim ki bu ahlâksızı şikâyet etsin, nerede… Tam aksine, “yâni sorun çözüldü, haber vereyim diye geldim” diyerek dolaylı bir şekilde sitem de etmez mi!
Buradaki hataların, etik hâttâ moralite dışı uygulamaların hangisini anlatsam:
1) Kocasını kaybetmekten korkan genç bir kadının açmazından istifade edip, âdeta ırzına geçilmişti. Kocası da buna râzı olmuştu!
2) Bekâretin tabiî yoldan ve zevk alarak, isteyerek bozulması olmazsa olmaz kuraldır ama bir vibratörle bu iş yapılmıştı!
3) Gâyet tabiî olarak da, kadıncağızın def-i belâ tarzındaki cinsel hayatı her seferinde yeniden travmaya uğramaya mahkûm bırakılmıştı!
4) Ne kadar nefsine hâkim olursa olsun, 35-40 yaşlarındaki bu “cinsel terapistin” elinde kadının eli, vibratör vâsıtasıyla 25-30 seans bu şekilde yakınlaştığı, genç ve güzel bir kadına karşı bir şey hissetmemiş olması mümkün müdür?
Daha neler var ama sanırım bu örnekler yeter.
Saygım ve sevgimle…