CANLI YORUMLAR
ELİF EZGİ UZMANSEL
ELİF EZGİ UZMANSEL
Yazar

DÜŞÜNDÜM

An'ı durdurmak istedim
23.08.2013

Düşündüm …

Ailece tatile gittik, üç dört gün, evden 45 dakika bilemediniz 1 saat uzaklıktaki güzeller güzeli bir koy. Biz de oraya bina edilmiş bir pansiyona yerleştik. Sanırım talihsizliklerin aynı anda bir araya gelmesinden olacak zor bir tatil oldu bizim için. Bunun hiçbir suçlusu olamaz… Ama tabii doğal sonuç itibariyle dinlenmek yerine habire yoruluyorduk; diğer sevimsiz bileşenleri de hesaba katınca gülmek zorlaşıyordu vesselam.

İşte öyle anlardan birinde kaldığımız odanın balkonundaki masaya oturup bir iki satır okumaya çalıştım. Derken kapı aralandı ve benim küçük adamım yanıma geldi. Büyük bir gürültüyle plastik sandalyeyi çekip can hıraş üstüne oturdu, poposunu ileri atarak sandalyeyi masaya yaklaştırdı…

Çok komik ve kısa süreli bir curcunadan sonra tam karşımda burnundan yukarısı görünecek şekilde oturuyordu… Yanlış anlaşılmasın, oğlumun sandalyeye oturma alışkanlığı yoktur (daha doğrusu oğlumun oturma alışkanlığı yoktur) Ama şimdi öylece,  sanki bin yıldır balkonda bir sandalye çekip oturmasını bilirmiş gibi karşımdaydı. Yana taranmış yarı nemli saçları, ışık yüzünden çattığı kaşlarıyla ciddileşen suratı, iki zeytin tanesi gibi sofraya konmuş gözleri ve tam da yüzüme doğrulttuğu anlamlı bakışlarıyla oradaydı… Derken dilinin döndüğünce, yer yer nefes alıp iç çekerek bir şeylerden bahsetmeye başladı. Elimdeki kitabı uzağa ittim… Ben de sohbetine katılmak için bir şeyler sormaya çalıştım. Ben konuşurken yüzüme daha da dikkatli bakıp dinliyor, sözümü bitirince “işte onu diyorum ya” dercesine sesini belli yerlerde tizleştirip rabarbasına devam ediyordu.

Düşündüm…

Bundan tam iki yıl önce dedim, bu adam bedenimden içeriydi. Ne bakışlarını tahmin edebiliyordum ne gözlerinin rengini… Üzüm gözlü mü, badem mi, zeytin mi? Hangi bereketli dünyayı çağrıştıracaktı bana ona bakınca? Sahi sesi nasıl olacaktı? Gülünce neye benzeyecekti? Misal, bütün küskün çiçekler mi açıverecekti gülümseyince yoksa denizlerdeki vapurların hepsi aynı anda sirenlerini çalmış gibi insanı heyecana ve maceraya sürükleyen bir mavilik mi başlatacaktı bu gülüş? Sesinde babasının şarkısı mı olacaktı; benim sesimden devşirilmiş bir tını mı?

Düşündüm…

Bundan tam bir yıl önce yürümek şöyle dursun, ne emekliyordu ne de tastamam, kendi başına oturabiliyordu. Bir köşeye iliştirilmiş biblodan farksızdı çoğu zaman… Onu bir yerden başka bir yere taşımaya yetmeyen hareketleri ve coşkulu halleri dışında olduğu yerde durup kalan bir minnacık insandı. Hatta sanki bakınca değil, koklayınca tanıyabilen küçük bir tavşan gibiydi. Söz gelimi bir oyuncağı, görüş alanından çıkar çıkmaz onun için hiç var olmamış sayılıyordu. Hafızası pamuktan, buluttan, gökkuşağından ellere emanetti.

Düşündüm…

Şimdi dedim, bu adam karşıma geçip içini çeke çeke bir şeyler anlatıyor. Ben sorarken durup dinliyor. “hangi ara…” diye düşündüm, sonu gelmeyen, getiremeyeceğim, getirmek de istemediğim bir soru iniltisi gibi zihnimde çınladı “hangi ara… hangi ara… hangi ara…” Sonra seneleri tahayyül etmeye çalıştım, geleceğe dair çıkarımlar yapmak, şimdiden ipuçları toplayıp geleceğin belirsiz resmine ucundan bakmak… Çok şey göründü o resimde ve hiçbirini anlayamadım.

Anneliğin bana sunduklarını değil, sunacaklarını hayal ediyordum çünkü, içim kalabalıklaştı fakat hepsi silik, henüz çatlamamış bir sürü tohumdu. Nasıl çiçek açacaklarını çok merak ediyor, kuruyor, tahmin etmeye çalışıyor ama çiçek açana kadar o güzelliği de zorluğu da anlayamayacağımı
biliyordum… Kafamın içinde sürüp giden bu hayhuya “Çok sağlıklı, çok mutlu ve iyi kalpli bir çocuk olsun Allahım ne olur” duası da eklendi… Durmadan bunu tekrar ettim…

Bütün gürültümü dilimde eriyen şeker gibi sesiyle oğlum böldü. Karşımda anlatmayı sürdürüyordu. Ellerini kullanıyor, zaman zaman küçük bir gülümsemeyle hitabetini süslüyor ve konuşmaya devam ediyordu…

Geleceğe ve geçmişe uzattığım ellerimi geri çekip, onun ellerini tuttum… O anı durdurmak istedim.

İki yıl önce etimden, canımdan, ruhumdan kopartıp dünyaya getirdiğim, şimdi karşımda oturan bu adamla paylaştığımız o anı sabitlemek, bütün hücrelerimde hissetmek istedim.

Düşündüm,

Bir yanımla geçmişten hatıra niyetine çakıl taşları toplayıp, o çakıl taşları ile gelecekten pay biçmeye çalışmak mı anneliğin bir parçası?

Düşündüm;

Neden durdurmak imkansız bu sade ve muhteşem anı?

Düşündüm evet… Ama yine bu tutarsız güzelliğe akıl sır erdiremedim. Her şeyi de bilmek gerekmez zaten.

Sadece iyi ki var dedim, iyi ki…

 

YAZARLAR
OBEZİTENİN ÖNLENMESİ İÇİN
ANA RAHMİNE HASRET
BOŞANMA SÜRECİNİN ARDINDAN
GEBELİK ŞEKERİ
BOŞANMA SEBEPLERİ II
12 KASIM HAFTASI
İYİ OLMAYAN YABANCILAR VAR
SEVGİ,FEDAKÂRLIK,BAĞIMLILIK
DETOKS SEBZE VE MEYVELERİ
MİNİK DOSTUNUZLA TATİLDE
BEBEKLER İÇİN YEMEKLER
NEFES ALMA PROBLEMLERİ
KOL ESTETİĞİ
SORULARINIZ VE YANITLARI 22

Yorum Yaz

Yasal Uyarı:Bu iletişim platformunda yorum yazanların, bilgi ve düşünce paylaşanların veya herhangi bir kanaldan site veya ziyaretçileriyle iletişim kuranların görüş ve düşünceleri, site editörlerini, modaretörlerini ve site hazırlayıcılarını bağlamamaktadır. Bu görüş ve düşüncelerin sorumluluğu tamamen ilgili kişilere aittir. Sitemizde reklam unsuru içeren yorumlara ve yönlendirici linklere yer verilmemektedir. Yorumlarınızı yazarken lütfen bunu dikkate alınız. Aksi halde iletileriniz yayından kaldırılacaktır.
Adınız:
Soyadınız:
Email:
Sikayet & Öneri:
Talebinizi Seçiniz :