O MAHUR BESTE
Kaleler yandaki inşaatdan bekçi Murtazaya çaktırmadan ödünç alınan örme duvar taşlarıyla kuruldu. Kilit taşına göre daha fiyakalı kale direkleriydi bunlar,haftasonu gelip çatmış,beklenenderbi günü gelmişti.
Mahalle maçı deyip geçmemek lazımdı,tamam sonuçta iki sokağın çocuklarıydı ter dökenler ama adı mahalle maçıydı işte.
Takımını toplayan Mesut maç öncesi bir konsantrasyon konuşması yapmaya hazırlanıyordu, Mehmet'in küçük kardeşi Ekrem kışlık yün
eldivenleri de yetiştirdi abisine,hava tahmini 34 - 36derece arası seyrediyordu,nem oranı yüzde 90 a yakındı, zemin yani asfalt futbol oynamaya müsaitti,sağa solan park eden arabalar yoktu. Kaleci için önemliydi o eldivenler,özgüven patlaması yaşatabilir, asfaltta kendini yerden yere atmasını sağlayabilirdi. Dizleri ayak bileklerine kadar soyulurdu soyulmasına ama galibiyet için kan dökülmesi gerekiyorsa dökülecekti.
Mesut son taktikleri verdikten sonra gözlerimin içine baktı ve bana adeta ' bu maçı al malıyız kardeşim,bu maçı almalıyız ' der gibi, benimse aklım
Müjgandaydı. Karşı takımın seyircilerinin arasında da güzel hatunlar vardı ancak Müjgan başkaydı, insan olan severdi insanı bende ona vurgundum işte. Parayı bulsam formamın altına isimli tişört yaptırıp ' senin için Müjgan ' yazdıracaktım ama daha yaz tatiline çok vardı. Şimdilik bizim çocuklara pankart açtırma fikri daha mantıklı geliyordu. Maç başlar başlamaz top kaybı yaptı bizim Fatih, kontradan yedik ilk gölü.Evlat acısı gibi mübarek. Mesut bağırıp çağırmaya başladı yine, stoper oynardı ama tam bi kaptandı, her an maçın seyrini değiştirebilirdi, derken sağ kanattan sürdü topu Veli çizgiye iner inmez ortayı kesti muz misali,iki kişiyi atlatıp çıktım kafaya ince bir süzdüm topu havada, çat ! Kalecinin sağına ve top ağlarda,koştum sarıldım Veliye, iyi orta her zaman gol getirirdi.
Hemen Müjganı aradı gözlerim deliler gibi sevindiğini gördüm, nasıl da mutlu olmuştu garibim. Sağlı sollu gelmeye başladılar golden sonra, Mesut iyice geriye yaslamıştı takımı,namussuzlar akın akın geliyorlardı. Müjgan tırnaklarını yemeye başlamıştı sıkıntıdan, o küçük ellerinde tırnak olasım geldi bir an ama maçı almamız lazımdı. Kulüp başkanımız Onur Abi evinin camından maçı izliyor ara ara Mesuta taktikler veriyordu, maçı alırsan Hacı Bakkaldan herkese kola ısmarlardı, top patlarsada başkandan başka kimsenin umrunda olmazdı, tabi o zamanlar kriz seneleri para yok topçularda.
Bir biz atıyorduk bir onlar, beşte devre oldu 10'da biterdi,ilk yarıyı yenik kapattık ancak, takım iyiydi,biraz daha asılsak maç bizimdi, Müjgan evden nasıl getirdi bilinmez bir sürahi buz gibi su getirdi,bir kere daha sevdim o vakit Müjganı. Ah benim düşünceli yarim, ilk de bana verdi hiç unutmam o bardağı,zemzem olsa değişmezdim o an o bir bardak musluk suyunu. İkinci yarı başlar başlamaz salladım iki tane öne geçtik,birde mesut attı ' el var,el,el ! ' tartışmalarına aldırmadan. Bir onlar bir biz derken maç geldi 98 e atsak herşey bitecekti işte ben bu galibiyeti Müjgan'a armağan edecektim, Karafırtına Mahmut'u tutamadı bizimkiler yine,geldi attı hergele. Son gole kaldı yine umudumuz işte,herşeyi kaybedebilirdik şimdi,kazanmak da kaybetmekte kaderdi sonunda. Ah Veli görmedim ömrümde senin gibi sağ açık o ne ortaydı öyle ilkinin aynısıydı sanki öyle güzel geldi ki artisliğim tutttu kalktım röveşetaya vurdum jeneriklik gol oldu vesselam olmasına da düşerken dengeyi kaybettim,sağ kolumun üstüne düştüm, herkes çığlık çığlığa seviniyordu fakat canımdan can gidiyordu benim, ne annemin sopasına ne de bisikletten düşmeye benzemiyordu, öyle bir bağırmışım ki annem duymuş gelmiş evden, ağladımdı biraz Müjganı öyle başımda yaşlı ve telaşlı gözlerle görünce, yoksa kol kırığı nedir bizim gibi delikanlı adama, yanımızdan geçen Şahin'de Levent Yüksel çalıyor bangır bangır '' Sultanım, perişanım, ihtiyar oldum senle, ah etmem feryat etmem,bahtiyar oldum senle'' diyor ya bizde Müjganla ağlaşıyoruz işte ..
Ocak 2011.