Sen bir kere tutmadın ya ellerimi, hep ondan yanım buruk bir yanım eksik yaşıyorum.
Olmuyor nafile düşünmekle olmuyor. Özlüyorum bazen gözlerinin içindeki yaşama sevincini. Samimiyetini ve beni sevmeni.
Beni sevmeni ve yanımda mutlu oluşunu.
Bir özgürlüğe açılışını kalbimin kapılarının. Keşke olsaydın. En azından gerçek olsaydın. O bile yeterdi belki. Biraz solmuş vazoda güller...
Ben yapmazdım böyle şeyler eskiden. İzin vermezdim bir gülün solmasına.
Çok güzel yalan söylerdim hatırladın mı? Kimseler farketmezdi.
Biraz yorgunum doğru. Kan ter içinde uykularımdan da uyanmaya başladım sık sık.
Annemi daha sık anımsıyor ve anlıyorum. Doğrudur kendimi kimsesiz ve erken unutulmuş hissetmem...
Öylece koştuk seninle sokaklarında en güzel şehrinde bu dünyanın. Aşık olduk, üzüldük. Salıncaklarında sallandık şarkılar söyleyerek.
Yapayalnız kalmadım hiç o zamanlar...
Şimdilerde örselendim biraz evet. Ne yapacağını bilemeyen hayvanlar gibi kafeste sağa sola çarpıyorum doğru.
Kalbim bir mektup gibi buruşturup, fırlatılmış...
Bir cevap bekleyen satırları saçlarımın...
Ve inandığım her şeyin suratıma çarpıp geçtiği!
Bir kalabalığın ortasında, herkesin gittiğinin tersine giderken sağıma soluma çarpmaları düşünmeden...
Tek başına, öyle kendini kaybetmiş.
Seninle paylaştığımız tüm sırlar. Bir senin bir benim bildiğim.
Bazen eski fotoğraflarda rastlıyorum sana. Kimi zaman saçımdasın, kimi zaman gülüşümde...
Oradasın görüyorum.
Özlediğim zamanlarsa kızıyorum sana!
Ne zaman gittin? Bir veda bile etmeden! Onca şeyden sonra...
Bir tek söz söylemeden. Oysa nasıl güvenmiştim sana.
Günler bir dikenli tel gibi yırtarak geçerken ruhumu en çok seni aradım.
Belki pişman olur, belki acırsın bana diye! Onca günahı örtmüşken üstümüze...
Ama masum değiliz değil mi, hiçbirimiz! Hatta sen bile! Eller günahkar, diller günahkar, dünya hatta!
Yokluğunda büyüdüm ve kış sokaklarındaki bir kedi yavrusu gibi kalakaldım öylece...
Dünya benim yanımdan hızlı hızlı, elleri ceplerinde geçip umarsızca giderken, kendisini sevecek tek bir yürek bulamayan ve hala kalbi oyun oynamaya atan bir yavru kedi gibi kaldım ıssız!
Şimdi içindeki çocuğa sarıl diyorken şarkı, ben yine sana koştum çocuk! Bana insanı anlat diye...
Gittiğini bile unutmuşum. Yine o heyecanım asılı kaldı gözümde. Aradım her koridorunu içimin yoktun.
Yine de unutma ki gülleri tazelemeyi unutmama kararı aldım, belki beni tekrar seversin hatta geri gelirsin diye yaşıyorum.
Bence ben bunu senden öğrendim.
Umut bu!