Tatiliniz nasıl geçti?
Benimki çok güzeldi.
İtiraf edeyim, sevgili eşim İbotane’ye yazlıkçı moduna girmeyip her sene olduğu gibi bu sene de Çeşme’ye gidip, Çeşme’nin yemeklerinin, Dalyan’ın denizinin, Alaçatı’nın sokaklarının, dondurmasının ve pazarının tadını çıkarmayı önermiştim; ama o reddetti.
Ve ekledi: “Normalde seni kırmam bilirsin, ama Şile’deki evi yeni aldık ve tadını hafta sonundan ziyade uzun kaldığımızda çıkaracağımızı düşünüyorum…”
İstemeyerek ve aklım Alaçatı’daki takılarda ve o huzur dolu atmosferde kalarak da olsa ben de onu kırmadım ve gittik Şile’ye.
Sahiden de dediği gibi oldu.
2 günlük kalışlarımızdaki bitmez tükenmez çalışmadan eser yoktu! İşler rayına oturunca kendimi klasik müzik açıp, çimlerin üzerine uzanmış kitap okurken, hamakta yayılırken, çay masasında komşularla ve gelen arkadaşlarımla sohbet ederken, Ağva’ya giderken… buldum!
İşin çalışma kısmına dönersek…
Yazlık demek, çalışmak demek derlerdi; hakikaten deneyimlemeden tam anlaşılmıyormuş.
İbotane ile paylaşım yaparak ortaklaşa yürüttüğümüz Şile çalışma programımız şu şekilde:
Eve gitmeden önce yiyecekler hazırlanır, taşınma süreci bir dönem sürdüğü için oradaki eksiklerden hazırlananlar paketlenir. Evde kalan yiyecekler ve götürmek üzere alınanlar arabaya yüklenir.
Eve varışla beraber önce yiyecekler, ardından da getirilenler yerleştirilir.
Veranda yıkanır, 1 hafta içerisinde üzerinde türlü yaprak, toz birikmiştir.
Gitmeden önce içeriye alınan sandalyeler, sehpalar, masa süsleri yeniden masaya yerleştirilir.
Çocuklar acıkmıştır, hemen yemek hazırlanır.
Yemek sonrası masa toplanır ve denize gidilir.
Denizden dönüşte çocuklar çitilenir, denizden gelen mayolar ve peştemallar asılır.
Hemen ardından temizliğe girişilir. Önce süpürme, ardından silme suretiyle ev yalanıp yutulur hale getirilir.
Neyse ki akşam yemeği bir gün önceden hazırlanmıştır, sadece salata yapılır ve sofra hazırlanır. İsteğe bağlı olarak tatlı yapılır, çünkü çocuklar açık havada kek vs. yemeye bayılırlar!
Akşam yemeği toplandıktan sonra çocukların uykusu gelmiştir, annelerinin okuyacağı kitap sonrasında uyurlar.
İşte bununla beraber artık gerçek anlamda hayat başlar yazlıkta…
Yapılacak iş kalmamıştır, çimlerin üzerindeki şezlonglarda çay eşliğinde sohbet edilir.
Bana kalırsa sadece sohbet için bile yazlığa gidilebilir.
Çünkü İbotane’yle bir haftada ettiğimiz sohbetten bile fazlasına imkan buluyoruz Şile’de!
Neden mi?
Çünkü özellikle televizyon almadık, internet bağlatmadık.
Orada sohbetin, kitabın tadını çıkaralım, çocuklar da televizyon izlemek için eve tıkılmak yerine bahçede oynasınlar diye!
Şimdi size anlattığım bu iş akışı eminim gözünüze çok göründü. Bana da söylerlerdi de inanmazdım, ama emin olun ki fazlası yok, eksiği var!
Eşle iş bölümü yapmak şart, çocuklar büyüdükçe onlar da biraz çalıştırılabilir. Bizimkiler şimdilik masayı hazırlamaya yardım ediyorlar, yataklarını ve odalarını topluyorlar.
Tabii yatılı yardımcısı olanlar biraz daha rahat edebilirler ve “Başka bir hayat varsa ben önceki hayatımda ağır işçi miydim acaba???” diye kendilerini sorgulamayabilirler!
Ama ne olursa olsun, ne kadar yorulursanız yorulun…
Güzel bir şey bu!
Çocukların neşesine, alacakları temiz havaya, içecekleri güzel süte, yiyecekleri hormonsuz sebzeye ve klorlu sular yerine temiz sularda yüzmelerine değer…
Ek olarak siz de kafa dinliyorsunuz ve ne kadar yerseniz yeyin, kilo almıyorsunuz!
Artısını, eksisini bilin ve yapın analizinizi.
Yazlık almak size uyar mı, uymaz mı…
Değer mi, değmez mi?