Her yerde duyar ya da okuruz: Anneler melektir, anneler güzeldir, anneler biriciktir, birtane anneler, cennet kokulu anneler, cenneti ayağın altında anneler, anneler de anneler.
Ne de çok seviniriz, gözlerimiz dolar, burnumuzun direği sızlar, bunları duyunca. Hem annelerimizi düşünürüz, hem de anne olmanın gururunu bir kez daha yaşarız!
Ancak gel gelelim ki, "Anneler melektir, anneler cennet kokar’ olayı her zaman, her yerde geçerli bir tanımlama olmuyor kanımca.
Örneğin ben annemin‚ "melek" gibi olduğunu pek görmedim açıkca.
Ben annemin daha çok paranormal aktiviteler peşinde olduğunu düşünüyorum ki, sizlerle paylaşacağım olaylardan sonra, bana hak vereceğinizi biliyorum.
Benim malesef şöyle bir olayım var. Telefonumun sesi kısık olur ya da telefonumun şarjı bitmiştir ve ben onu yine bir yerde unutmuşumdur. Aksilik bu ya, tam o sırada annem beni defalarca arar ve ulaşamaz haliyle. En sonunda benim taş devrinde tekerleği bulmuşcasına telefonumu bulduğumda‚ "aaaa annem aramış’ derken tesadüf o ya annem arar:
"KIZIIIAAAAAMMMMMMMMM NIIIIIEEEEEYYYYYYYEEEE AAAAAAÇÇÇÇMIIIIIEEEOOORRRSUUUUNNN ŞUUUUUU TEEEEEAAAALLAAAFFOOONUUU
Artık öyle bir cırlama modundadır ki böyle‚ "Allahım ya benim canımı al ya da şu kadının ses tellerini’ diye ağlayasım gelir. Her seferinde de aynı soru; "Niye açmıyorsun telefonu?"
Yahu anne niye açmıyor olabilirim ki telefonu?
A. Sana garezim var.
B. Sesini seksi bulmuyorum.
C. Duymuyorumdur?
Ama yok! Annem aradı mı ulaşacak bana! Çünkülük (Selin Su’yun dediği gibi), düğüne giderken, hangi Savarovski yüzüğünü takması gerektiğini sorması lazım! Büyük olay!
Başka bir mekan, aynı hikaye:
İş yerimi her gün arar ve her gün ben ona‚ "Anne Allah aşkına, beni bu yüzden mi aradın?" diye sorarım.
O da; "Ne var? Arıyamaz mıyım? Ayyychh kıymetli hanım, rahatsız mı ettim" diye alay eder.
Sorduğu şey ise genellile şu tarzdır: "Akşama nohut yapsam mı diye düşünüyorum, şimdiden çıkarsam mı acaba?"
Yahu kadın, ben karnından nohut pişirme programı yüklü falan mı çıktım? Hani kime soruyordun bugüne kadar nohut pişirmek istediğinde? Bana mı? Ne güzel akşam geliyorduk eve, evde nohut var, yaşasın. Bu kadardı yani. Niye komplike hayatın destekçisi oluyoruz ki?
Nohutu geçiyorum. Bazen öyle kaptırıyor ki kendini telefonda, Fransa'da bir deniz kıyısında, karşılıklı kahve içerken dedikodu falan yapıyoruz sanıyor.
Ben: Tamam anne tamam, bak toplantıya giricem, beni bekliyorlar kapatmam gerekiy....
Annem: Ben de dedimki ona sonra....
Ben: Deme anne, daha bişi deme bak kapatmam lazım....
Annem: ......Ama ben biliyorum artık, ben ne yapacağımı biliyorum....
Ben: Anne YEEEETTTTEEEEEERRRRRR, kapatmam lazım diyorum Allah aşkına.
Annem: Tamam be öfff, seninle de konuşulmuyor. TRANK (telefon kapanır.)
Ya da annemle birlikte aynı yere davetliyizdir. Örneğin bir düğüne. Oh may gad... Annem inanılmazların inanılmazı olmak üzere giyisisinden, takısına, takısından, ayakkabısına, her şeyini organize etmiş ve "Bugün Ne Giysem"in en şıkı olmak üzere yola çıkmış olur. Ben ise her zamanki gibi geç kalmış bir vaziyette, genelde geç kalmadan bi 10 dakika önce hazırlanmaya başlamış, bütün kıyafet dolabımı yatağın üstüne sermiş, annemle aynı arabada gidecek olmamı unutmuş bir şekilde, elbiselerimden herhangi birini giyimiş olurum.
Annem: Hiç yok dimi başka bir şeyin? Başka bişi bulamadın, o mağara gibi dolabında? Giye giye bunu giyidin dime!
Ben: Anne, ben senin noel ağacı kılığına bişi demiyorsam sende bana deme, ben gayet mutluyum bu halde.
Annem: Onca, Savarovski aldım ettim, onca altınlar dursun bi kenarda, sen git sarıkızın (Anneannemin bir ineği idi kendisi) bakırlarını tak boynuna. Yazık yazık, bari ver takan birilerine de sevaba gir.
Ben: Sana versem? Sen taksan, Allah aşkına, her gün tak, çamaşırları asarken, camları silerken, yemek yaparken, her gün başka birtanesini takarsın, ne güzel olur!
Annem: Takarım tabii, ben senin gibi pasaklı mıyım? Genç olacaksın, iyi tırnaklarına oje sürebildin, onu becerebildin bravo, o gözlerini de fazla karartma bir daha, hortlağa benziyorsun. Yazık yazık...
Bilmiyorum daha başka bir şey yazmam gerekiyor mu, yalnız ne demek istediğimi az biraz anlamışsınızdır umarım.
Bu arada kendisini sosyetenin suzanı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Hacca gitmiş, şimdi de Umre'ye gidecek olan bir vatandaş ama kokoşun önde gideni. Hacca kaşık büyüklüğünde bir yüzükle gitmişti bu kadın. Anlatılmaz, yaşanır cinsten gerçekten.
Torunu ayrı, kendisi ayrı hayatım paranormal bir ayrıntı... Sanki...
"Köpek evlat, kıracam senin o ağzınıııı....."