CANLI YORUMLAR
AHMET ONUR ÜNNÜ
AHMET ONUR ÜNNÜ
Psikolog

SORULARINIZ VE YANITLARI

Sizden gelenler...
10.04.2012

Merhaba Anne Boyutu okurları. Tüm hafta boyunca sizden gelen sorulara yanıt vermeye devam ediyoruz. Bundan sonraki haftalarda SALI günleri, sorularınızın yanıtlarını köşemizde bulabilirsiniz. Tekrar hatırlatmakta fayda olacağını düşenerek yinelemek istiyorum: Sağlıklı yanıtlar alabilmek için, sorunuzun anlaşılır olması gerekiyor. Bunun yanı sıra, sorunuzu sorarken kendinizle ilgili bizimle paylaşacağınız bilgiler de, soruların cevaplanması noktasında benim için büyük önem taşıyor. 

Formu doldururken, isminizin yayınlanmasını istemiyorsanız, rumuzunuzu, soru formunda yer alan rumuz kısmına mutlaka ekleyin. Yaşadığınız problemlerin benzer şekilde diğer bireylerde de yaşandığını düşenecek olursak, sorularınızın yayınlanmasının aynı problemi yaşayan diğer bireylerin sorunlarının çözümü noktasında da yol gösterici olacağı fikrini taşıyoruz. Bu nedenle sorularınız sadece rumuzunuz kullanılarak yayınlanırsa, bundan başkaları da faydalanacaktır. 

Şimdi yeni gelen sorulara ve yanıtlarımıza geçelim. 

ÇOCUKLARDA KAYBETME KORKUSU 

Hatice Atmalı: Kızım üzerinde otorite sağlayamıyorum. Üzülmesini istemiyorum. Bir de anaokulu ögretmeni, kaybetme korkusunun olduğunu, yarışma gibi etkinliklere katılmak istemediğini söylüyor. Ne yapmalıyım?

Merhaba Hatice Hanım, verdiğiniz bilgilerden çocuğunuzun yaşını tam olarak anlayamıyorum ancak belirttiğiniz gibi onun üzülmesinden endişe etmeniz, otorite kurma davranışınızın üzerinde olumsuz bir etki gösteriyor olabilir. Bazı gerekli sınırları koyduğunuzda, çocuğunuzun bundan hoşnutsuz olması muhtemeldir ancak çocuklar, bu sınırlarla karşı karşıya kalmadıkları zaman gelecekte daha büyük sorunlar ortaya çıkacaktır. Bana verdiğiniz bilgiler çok sınırlı olduğundan, rekabete girme endişesinin neden kaynaklanıyor olabileceğini öngörmem mümkün değil. Uzman bir çocuk psikoloğu, sizden bir-iki görüşmede gerekli klinik bilgileri toplayacak, bazı testler uygulayacak ve sorununuza çözüm getirmeye çalışacaktır.

 

ÇOCUKLARDA İSTEKSİZLİK 

İlkay Hanım: Merhaba Onur Bey; biz 30 yaşında anne ve babayız. 2007 doğumlu bir oğlumuz var. Ben anasınıfı öğretmeniyim, eşim de özel bir bankada çalışıyor. Yaklaşık 1,5 yıldır benimle birlikte anasınıfına geliyor ama sınıfta yapılan hiçbir etkinliğe katılmıyor, aksine diğer çocukların dikkatini dağıtıyor. Yaşı küçük, sıkılmasın şimdiden diyorum. Ondaki bu hareketlilik, öğrenmede isteksizlik, kalabalık ortamı kullanma, eve gelen misafir yanında davranış değişikliği, koltuk tepesinde gezme, üşengeçlik, inatçılık, oyuncaklarına karşı hırçın tavırlar gibi davranışları var ve artık baş edemiyorum. Okulda 20-25 çocukla uğraşan, örnek olumlu davranışlar kazandıran ya da bunun için çabalayan ben; evde kendi çocuğum için hiçbir şey yapamıyorum ya da o almak mı istemiyor bilmiyorum. Bu işin eğitimini aldığım halde, kendi söküğümü dikemiyorum. Sorunu ne kadar anlatabildim bilmiyorum ama yardımınıza ihtiyacım var. Hastaneler, 7 yaş ve üzeri danışmanlık verdiklerini söylüyorlar. Nette araştırırken sizi gördüm, umarım yardımcı olursunuz. Saygılar.

Merhaba İlkay Hanım, çocuğunuzun sizinle birlikte anasınıfına geldiğinden söz etmişsiniz. Bahsettiğiniz sorunlar, pek çok gelişimsel ve ilişkisel sebepten kaynaklanıyor olabilir ancak size önerim; öncelikle çocuğunuzu başka bir anasınıfına göndermeniz, mümkünse başka bir okulun anasınıfına kaydettirmeniz olacaktır. Anne rolü ile öğretmen rolünün birbirine karışması, çocuğunuzla olan ilişkinizi ve onun davranışlarını olumsuz yönde etkiliyor olabilir. Bununla beraber, sorunlarınız devam ederse uzman bir çocuk psikiyatristi, aile danışmanı ya da çocuk psikoloğu size yardımcı olacaktır. Yedi yaş ve altı çocuklara, psikiyatrik ve psikolojik danışmanlık hizmeti veren hastaneleri daha kapsamlı araştırmanızı öneririm.

 

ANNEYE AŞIRI BAĞIMLILIK

Gamze İri: Merhaba, benim kızım sürekli, her 5 dakikada bir bana, "Anne seni seviyorum" diyor. Ben de ona, "Ben de seni seviyorum bebeğim" diyorum. Ama artık gerçekten bunaltmaya başladı. Sürekli, "Seni seviyorum anne" diyor. Acaba endişe duyduğu bişey mi var? Bir de evde çok sakin bir çocuk ama dışarıda bir yere çay içmeye gittiğimizde acaip yaramaz ve hareketli bir çocuk oluyor. Bu iki sorumu da cevaplarsanız çok mutlu olurum. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Merhaba Gamze Hanım; aktardığınız öyküde, çok belirli bir diyalog haricinde bilgi vermemişsiniz. Bu yetersiz bilgilerle sorunun ne olabileceğine dair tahmin yürütmek istemem. Pek çok çocuk dış mekanlarda, evde olduğundan daha hareketli olabilir. Bunun, sizin kızınız özelinde problematik bir davranış olup olmadığını bilemeyiz.

 

ÇALIŞAN ANNELER VE ÇOCUKLARI 

Seher Çetinkaya Altın: Selam. Benim sorum şu: Benim 4 aylık bebeğim var. Ben, o 6 aylık olduğunda işe başlamak zorundayım. Benim endişem şu: Bebeğim beni unutur mu, aramızdaki bağda zayıflık olur mu, böyle bir şey olursa ben çok üzülürüm, ayrıca 3,5 aylık iken emmeyi de bıraktı. Bu da, bu durumu olumsuz etkiler mi?

Merhaba Seher Hanım; günümüzde kadınlar bir dizi ekonomik ve psikolojik nedenlerle çalışma hayatında yerlerini almışlardır. Annenin çalışmasının çocuk üzerinde yaratacağı etkileri, tek faktöre indirmek doğru değildir. Anne-çocuk ilişkisinin niteliği, annenin yokluğunda çocuğun kim tarafından nasıl bakıldığı, çocuğa bakan kişinin özellikleri ve sürekliliği gibi bir dizi faktör, çocuk üzerinde etki yaratacaktır. Çalışan anneler ve çocukları üzerinde yapılan araştırmalar, beklenenin aksine, annenin çalışmasının çocuğu olumsuz yönde etkilemediği şeklindedir. Önemli olan, annenin çocuğu ile geçirdiği sürenin uzun ya da kısa oluşu değil, çocuğu ile geçirdiği sürenin niteliği ve onunla kurduğu iletişimin türüdür. Anne, çocuğuyla olumlu bir iletişim kurarak; onun güven, sevilme ve bağımsızlık ihtiyaçlarını karşılayabilmelidir.

 

YAŞLANMA KORKUSU

Aslıhan Çetin: 40 yaşında bir kadınım. Yıllardır çalışıyorum ve kendi çapımda bir çevrem var. Kalabalık bir şirkette çalıştığım için çok fazla çalışanla muhatap oluyor, birbirimizi görüyoruz. Ben, yaşım ilerlediği için benden daha genç olanlarla kendimi kıyaslıyorum. Yani bir kendi ellerime bakıyorum bir onun ellerine. Bir kendi kiloma bakıyorum bir onun kilosuna bakıyorum. Aynaya baktığımda kendimde fiziksel olarak farkedilebilir oranda değişiklik görüyorum. Aslında güzel de bir hayatım var. Eşim ve oğlumla çok mutluyuz. Beni de çok seviyorlar. Fakat yıllardır hep yaşlanmaktan korktum. Kendimi diğer kadınlarla kıyaslamak istemiyorum ama farkında olmadan bunu yapıyorum. Bununla ilgili bir psikologa bile gitmeyi düşündüm ama klasik olacak; yaşlanmaktan korkmayın, yaşınızın tadını çıkarın gibi şeyleri duymak istemediğim için gitmedim. Şimdi de bu soruyu sorarken buluyorum kendimi. Nasıl düşünmeliyim? Kendimi nasıl mutlu hissedebilirim ve bu sorunu düşünmüyor halde nasıl bulabilirim kendimi?

Merhaba Aslıhan Hanım, bir psikoterapiste başvurduğunuz zaman, "Yaşlanmaktan korkmayın ya da yaşınızn tadını çıkarın" gibi beylik cevaplar alacağınızdan endişe ediyorsunuz. Her şeyden önce belirtmek isterim ki, bir psikotrapistin görevi karşısındaki kişinin canını neyin sıktığını dikkatle dinleyerek, ona alan açmak ve canını sıkan sorunların üstesinden gelmek için, danışanla işbirliği içerisinde çalışarak yol almayı hedeflemektir. Bir psikoterapist, hangi yöntemle çalışıyor olursa olsun, sizi sıkan konulara bir iki cümeyle çözüm getirerek size tavsiye vermeyi hedeflemez. Size önerim, bir psikoterapiste gitmeniz yönünde olacaktır.

 

İSTEKSİZLİK, KARARSIZLIK VE TEMBELLİK

İsmini vermek istemeyen bir okurumuz:  Merhaba, üç ay önce doğum yaptım ve doğumdan bir yıl önce de evlilik nedeniyle işimden ayrıldım. Zaten o kadar bunalmıştım ki hiç tereddüt etmedim. Şimdi, evde çocuğumla ilgileniyorum. İlk zamanlar çok zor geçti, şimdi daha iyi üstesinden geliyorum ama aşamadığın bir durum var. Bundan sonraki süreçte, çalışmalı mıyım çalısmamalı mıyım; ne iş yapmalıyım, hayatımız ilgili ne kararlar almalıyım gibi sorulara cevap vermem gerektiği halde cevap veremiyorum. Bende genel bir isteksizlik, konsantrasyon bozuklugu ve tembellik, erteleme durumu var. İçinde bulunduğum durumdan kurtulup, sağlıklı düşünebilmek için yardıma ihtiyacım var, önerilerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Teşekkürler.

Merhaba, aktardardıklarınızdan anladığım kadarıyla genel olarak bir yavaşlama, karar vermede güçlük ve işlevsellik sorunu yaşıyorsunuz. Doğum-sonrası dönem, önemli biyolojik, psikosoyal ve ekonomik değişimlerin görüldüğü bir dönemdir. Kadınlar, doğum sonrası ilk bir yıl içinde psikiyatrik açılardan risk altındadır. Eğer daha önce depresyon tanısı aldıysanız, gebelik ve doğrum süreciniz travmatik geçtiyse, eşinizle sorun yaşıyorsanız ve sosyal destek alamıyorsanız daha yüksek risk altında olduğunuzu söylemek mümkün. Şiddetli hüzün ya da boşluk duygusu, duygusal küntlük ya da duyarsızlık yaşıyorsanız; aile, arkadaş ya da keyif veren etkinliklerden uzak duruyorsanız, sürekli yorgun hissediyorsanız ve uykuya dalmakta güçlük çekiyorsanız, iştahınızda herhangi bir değişiklik varsa bebekle ilgili kaygılanıyorsanız ve yetersizlik duygusu yaşıyorsanız vakit kaybetmeden uzman bir psikiyatriste başvurmanızı öneririm.

 

MADDİ İMKANSIZLIKLAR VE ŞEHİR DEĞİŞİKLİĞİNİN

ÇOCUKLAR VE EBEVEYNLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Esra Peker Kemaloğlu: Doktor Bey, Ben 35 yaşında evli ve 2 erkek çocuk annesiyim. Üniversiteden mezun olunca Amerika'ya gittim; okudum, çalıştım, eşimle evlendik ve 2 çocuk sahibi olduk. Kriz sebebiyle Türkiye'ye döndük. 1 sene Antalya'da yaşadık, iş olmadı ve İzmir'e taşındık annemlerin yakınına. Ben 5 ay önce çalışmaya başladım. Eşim de iş için Bakü'ye gitti. Şimdi, ben hem çalışıyorum hem de 2 çocukla yanlızım, annem var yardımcı. Bu durum beni çok bunaltıyor. İşimden de memnun olmasam da mecbur hissediyorum kendimi çünkü çalışma saatleri rahat ve haftasonu tatil. Özellikle çocuklarlayken çok daralıyorum, bunalıyorum ve sinirleniyorum. Biri 2.5, biri 4,5 yaşında. Sürekli birbirleriyle savaş ve yarış içindeler. Küçük beni hiç dinlemiyor, ne desem tersini yapıyor. Büyükse bebek gibi, istediği olmadı mı çığlık çığlığa ağlıyor. Cipralex 20mg kullanıyorum nerdeyse 1 senedir. Çocuklarla iken ama sakin olamıyorum, sinirleniyorum hep. Her şey omuzlarımda yük, gelecek belirsiz, birikim yok. Eşim Bakü'de mecburen, para kazanmak için. Ben ve çocuklar onu çok özlüyoruz ve eksikliğini hissediyoruz, ne yapacağım bilemiyorum, size danışayım dedim.

Merhaba Esra Hanım, stres kişiye güç gelen, baskı ve engelleme yaratan, çıkmaza sokan, çaresizliğe sürükleyen, acı veren, bunaltı ve üzüntü verici yaşam olaylarıdır. Kişi, sahip olduğu biyolojik ve psikolojik kaynaklarla, stres yaratan durum ya da olayla başa çıkmaya, uyum sağlamaya çalışır. Eğer stres uzun süre devam eder ve uyum sağlanamazsa, “Tükenme” başlar. Günlük yaşamda, insanlar sık sık kendi istekleri ile çevrenin koşulları arasında kalarak çatışma yaşayabilirler. Stres ve depresyon arasında güçlü bir ilişki vardır. Yaklaşık bir senedir psikiyatrik ilaç kullandığınızı söylüyorsunuz; o halde, bir psikiyatri uzmanının kontrolünde olduğunuzu varsayıyorum. Psikiyatristinizle belirtilerinizi paylaşarak, geçmişe oranla ruh durumunuzun ne kadar değişip, değişmediğini aktarmanızda fayda var. Belki size psikiyatrik tedaviye ek olarak, psikoterapi görmenizi önerebilir. Strese dayanıklı olmak için yapılması gerekenlere özetlemek gerekirse; stres yaratan durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirmenizi, mümkün olduğu kadar çok ve farklı başa çıkma yolları denemenizi ve mevcut çevresel destek kaynaklarınızdan yardım almanızı ve yeni kaynaklar oluşturmanızı öneririm. 

 

AİLE İÇİ ŞİDDET VE ÇOCUKLARA ETKİSİ

Emine Gizir: Doktor Bey, benim sorum tüm ailemizi ilgilendiriyor. Ben, evlenmeden önce hostes olarak görev yapıyordum. Sonrasında, severek şimdiki eşimle evlendim. Şimdi bir kızım ve oğlum var. Evlenmeden önce eşimle aldığımız ortak kararla, iş hayatıma nokta koyduk. Evlendikten 3 yıl sonra, şimdi 7 yaşında olan oğlum dünyaya geldi. Bir de 3 yaşında bir kızım var. Ben yapı itibari ile biraz sinirliyim. Eşimle zaman zaman kavga ediyoruz ve kavga ederken, bazen kontrolü kaybederek, elimde bir şey varsa fırlatıyorum, bazen de eşim bunu yapıyor. Ve istemesekte bazen bu durum, çocukların önünde yaşanıyor. Oğlumda öğrenme geriliği var. Aynı zamanda sağ kolu ve sol bacağında da az bir engeli var. Yani her ne kadar özen göstersek te, zaman zaman bu tür sorunlar yaşıyor ve istemesekte çocuklarımız buna şahit oluyor. Mükemmel anne-baba değiliz, olamıyoruz da. Bu durumda bazen kendimi suçluyorum ve biliyorum ki eşimde üzülüyor. Sonuç olarak, biz birbirimizi tanıyoruz, anlıyoruz ama onlar daha çok küçük. Bize karşı kötü şeyler düşünmelerini de istemiyorum. İleride bizden nefret ederler mi diye de endişeleniyorum. "Diğer ailelerde de illaki tartışmalar oluyordur, korkma Emine" diyerek kendimi telkin ediyorum. Doğru mu yapıyorum yanlış mı yapıyorum bilmiyorum. Bu konuda neler yapmamı, nasıl davranmamı önerirsiniz. Merakla bekliyor olacağım yanıtınızı. İyiki bu sayfayı açtınız. Kolaylıklar diliyorum 

Merhaba Emine Hanım, eşinizle yaşadığınız tartışmaları aktarırken, fiziksel şiddeti tanımladığınızı söylemeliyim. Korkutucu bakmak, kapıyı tekmelemek ya da eşya fırlatmak gibi davranışlar, sindirme amacıyla fiziksel üstünlüğün kullanıldığı şiddet biçimleridir. Aile içi şiddetin yaşandığı durumlarda, çocuklar doğrudan şiddete maruz kalabilir ya da şiddete tanık olabilir. Sadece görmek ya da duymak değil, şiddetin sonrasında yaşananlarla başetmek zorunda olmak da çocukları olumsuz etkiler. Belirtmeliyim ki, aile içi şiddet uygulayanların büyük bölümü, kendisi doğrudan şiddet gören çocuklar arasından değil, ana babalar arasındaki şiddete tanık olanlardan çıkar. Çocuklukta, şiddet içeren davranışlara maruz kalan bireylerin, yetişkinlikte ciddi davranış bozuklukları gösterdikleri de görülmektedir. Eşinizle aranızdaki iletişim dili bozulmuş gibi gözüküyor. Eşinizle sağlıklı bir iletişim üzerinde çalışmalısınız. Yetişkinler bir davranış sergilerken, her an bir çocuğa model oldukları bilinciyle hareket etmelidirler. Eğer eşinizle sağlıklı iletişim kurmayı başaramazsanız, bir aile ya da çift terapisti görmenizi öneririm.

 

ERGENLİKTEKİ KIZ ÇOCUKLARI

Zeynep Güven: Benim 15 yaşında bir kızım var. Oldukça da ilgi çeken güzel bir kız. Belki de ergenliğin getirdiği bir ruh haliyle, kadınsı şeyler giymeyi, abartılı makyaj yapmayı ve takıları çok seviyor. Aldım karşıma konuştum, tartıştım ama bana mısın demiyor. Hoşlanmadığım eşyalarını atmakla tehdit ediyorum onu ama hiç ikna olmuyor. Yaşıtlarına göre çok olgun bir görünüme sahip ve ben bu durumdan çok rahatsız oluyorum. Babası, "Bırak istediği gibi davransın. Onu sıkarak, kızarak sorunu çözemezsin" diyor ama ben yapabileceğim bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Sadece, doğru olanı yapmak istiyorum. Bana bu konuda ne öneriyorsunuz?

Merhaba Zeynep Hanım, ergenlik dönemi fiziksel ve psikolojik değişikliklerle birlikte seyreden; cinsel kimliği kabullenme, ana babaya bağımlılıktan kurtulma, toplumsal yerini araştırma ve bir mesleğe yönelme çabalarının gösterildiği 8-10 yıllık bir dönemdir. Orta ergenlik, 15-18 yaşlar arasındaki dönemdir. Bu dönemde anne-babadan ayrışarak farklı bir birey olma çabaları yoğundur ve ergenler, bu durumu anne-babalarına kabul ettirmek ister. Bu bireyselleşme sürecinde; ergenlerin, duygusal olarak kendilerini ebeveynlerindenden uzak tutmaya çalıştıkları ve duygusal yatırımlarını daha çok karşı cins ve akran ilişkileri üzerine yapmaları, anne-babalarıyla çatışma yaşamalarına neden olur. Bu süreçte, ergenler çoğu zaman kendilerini akranlarının gözünden görür ve giyim tarzı ile davranışlarının akranları tarafından onaylanmasını beklerler. Hoşlanmadığınız eşyalarını atmakla tehdit etmenin pek de ikna edici bir tutum olmadığını düşünüyorum. Kızınızın yaşıtlarına göre daha olgun bir görünüme sahip olması fiziksel bir gerçeklik, bu durumdan ötürü kızınızı suçlamak çok doğru bir yaklaşım değil. Birey olma, bağımsızlık kazanma kaygıları taşıyan 15 yaşında bir ergenin, kadınlara özgü giyim kuşama özenmesi ve makyaj yapmaya öykünmesi son derece normal bir davranış. Bu sürecin sonunda, kızınız şu anda size abartılı gelen imajından uzaklaşacak ve kendi kimliğini bulacaktır.

 

Bu sayfada yer alan tüm soru-cevaplar okurların izniyle yayına alınmıştır.

Yorum Yaz

Yasal Uyarı:Bu iletişim platformunda yorum yazanların, bilgi ve düşünce paylaşanların veya herhangi bir kanaldan site veya ziyaretçileriyle iletişim kuranların görüş ve düşünceleri, site editörlerini, modaretörlerini ve site hazırlayıcılarını bağlamamaktadır. Bu görüş ve düşüncelerin sorumluluğu tamamen ilgili kişilere aittir. Sitemizde reklam unsuru içeren yorumlara ve yönlendirici linklere yer verilmemektedir. Yorumlarınızı yazarken lütfen bunu dikkate alınız. Aksi halde iletileriniz yayından kaldırılacaktır.
Adınız:
Soyadınız:
Email:
Sikayet & Öneri:
Talebinizi Seçiniz :