Vahşi kapitalizm, dostluk mefhumunun da sonun getirmekte!
İnsanlar, maddî mânevî sıkıntılar ve krizler içerisine düştükçe, kadîm “dostluk” mefhumu da tarihe karışıyor.
Yâni batılılaşıyoruz ama negatif olumsuz değeri varsa, onu alarak; muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarak değil, altında ezilerek…
Bunun psikolojik izahını hem evrimsel, hem sosyal psikolojik hem de psikodinamik model üzerinden yapmak mümkün.
Hiç karşılık beklemeksizin kuvvetli bağlılıklar (attachment-bondage) kurmak için kullanılan psişik mekanizmanın adı, karşılıksız diğerkâmlıktır (non-reciprocal altruism). Bunu psişik gücü yüksek, özgüveni yerinde insanlar yapabilir ancak.
Tıpkı sırf iyilik etmek için birisine yardımcı olmak, elinden tutmak gibi… Hâttâ bu gibi şeyler genellikle hiç çaktırmadan, yardımı yapanın kimliği dahi gizli tutularak gerçekleştirilir ve asla bununla övünülmez, bahsi dahi edilmez. Evlât için yapılan fedakârlıklar da buraya girer…
Azıcık da olsa karşılık bekleyerek kuvvetli bağlılıklar (attachment-bondage) kurmak için, kullanılan psişik mekanizmanın adı karşılıklı diğerkâmlıktır (reciprocal altruism). Karşıdan karşıya geçerken yardım ettiğiniz bir ihtiyarın veya sakat bir insanın elini tutuşunuzun, taht-el şuûrunda (bilinçöncesinde veya bilinçdışında) “Ben de bu hâle düşersem, birileri de bana yapar” şeklindeki ümit yatar.
Abraham Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi
En temel emniyet ihtiyacı sekteye uğrayan, arkadaş kazığı yiyen, hiç akılda fikirde yokken ortaya çıkıveren muazzam bir vergi borcunu ödemek zorunda kalıp morali yerlerde sürünen, bu yüzden depresyona ve / veya her türlü psikosomatik şikâyetle boğuşmaya mahkûm olan birisini düşünün…
En tabiî tepkiyi vererek, regrese olacaktır. Yâni psişik enerjisini daha fazla harcamak zorunda kalmayacağı, âidiyet ve mensubiyetlere rücû edecektir.
Özgüveni sarsılacak, psişik gücü zayıflayacaktır.
Böyle bir insanın karşılıksız, diğerkâmlık yapabilme lüksü kalkar, tebahhur eder.
İçinde eriyeceği, kaybolacağı ve karşılıklı veya karşılıksız diğerkâmlıkla destek, güç bulacağı gruba odaklanır: Çok küçük yaştan beri süren okul arkadaşı grupları, etnik veya itikadî âdidiyetler vs.
Bu hâldeki bir insandan zorla, onu ters köşeye yatırarak veya duygu sömürüsüyle yakın ilişki kurma (affiliation) denen olgunca ego savunmasına uygun davranış beklemek ona fenalık etmek mânâsına gelecektir.
Eh, bu durumdan sağlıklı bir şekilde çıkabilirse eğer, belki eski dostunuza kavuşursunuz.
Yoksa yine sevgi ve saygı bağlarının korunduğu ama sosyal mertebede ikinci sıraya düşersiniz ve muhtemelen de hep orada kalırsınız.
Çünkü, aslında sizin yeriniz orasıdır.
Sonuçta ne mi oluyor?
Gittikçe daha nörotik ego savunmaları kullanılır ve karşılıksız bağlanmanın yerini, hesaplı kitaplı ilişkiler alıyor: Rölasyonlar!
Aşkların da yerini, “Düzeyli birliktelikler” kaplıyor (Karen Horney’in kulakları çınlasın); günlük, haftalık, aylık sürebilen…
Artık köpekler, kedilerdir en yakın dostlar.
Çünkü emek harcatmazlar, yedir içir yeter.
Sizi sonsuzca severler…
Peki, ya insan?
Hoşçakal dostluk,
Hoşçakal kollektivizm,
Hoş gelmedin individüalizm.
Hiç hoş gelmedin “Ben Çağı”!