Ülkemizde tartışma konusu olan kürtaj ve sezaryen gibi kadınları ve de erkekleri doğrudan veya dolaylı ilgilendiren konularda, doğru bilgilenme çok önemli. Zira yanlış bilgi, her zaman sakıncalı durumlar yaratıyor ve sonuçta tüm toplum etkileniyor.
Sakıncalı gebelikten kurtulma olanağı olarak KÜRTAJ ile riskli doğumlarda, anne ve bebek sağlığı adına bir doğum yöntemi olarak SEZARYEN, birbirlerinden farklı ve özünde kadının yaşama hakkını koruma amaçlı olgulardır.
Bunların birbirine karıştırılması ve de sözüm ona toplumu koruma adına politikaya alet edilmesi, son derece sağlıksız sonuçlar doğurur ve sağlıksız nesillerin yetişmesine yol açar.
Bu iki konunun diğer alanlarda olduğu gibi uygulamada istismar edildiği oluyorsa, sorun bu olanakları yok etmekle giderilemez. Nasıl, sağlık için kalp elektroları çekilmesinin istismarını önleme girişimleri, kalp şikayetlerine çare oluşturmazsa; istenmeyen veya riskli gebeliklere çare olanakları yasaklanarak da, nicel ve nitel olarak sağlıklı bir nüfusa sahip olunamaz. Bu nedenle, gebelik sonlandırılma açsından kürtaj ve doğum biçimi olarak sezaryenin, yasaklayıcı girişimler de istenmeyen gebe kalmaları önlemediği gibi doğum kontrol kültürü de yaratamaz ve hatalı sonuçlara yol açar.
Bu konuların uygulamada istismar edilmesini önleyici düzenlemelerle, kadınların bu haklarını ellerinden alıcı düzenleme ve yasaklar çok farklı sonuçlar doğuran, farklı şeylerdir.
Kadına yönelik şiddetin, en çok eşlerden geldiği görülen günümüzde, başta erkek bilincinde olmak üzere doğum kontrol kültürünün yer almadığı ve yeterince yaygınlaşmadığı toplumumuzda, kürtaj ve sezaryen gibi olanaklara ulaşamayan kadınlara olsa olsa yasal olarak da illa doğuracaksın diyen yeni bir şiddet gerekçesi oluşturacaktır.
Bu konuların iktidar siyaseti haline gelmemesinde medyaya da konuların aydınlatılması açısından önemli bir sorumluluk düşüyor.
İnsan, kadın ve çocuk hakları açısından bu hakların kullanımını önlemeden, bu konuların ele alınıp aydınlatılabilmesi için başta kadınlar olmak üzere herkesin sesini duyurma çabası, bu sorumluğun ta kendisidir.
Her konuda görülen kavramsal kargaşa ve bilgi eksikliğini önlemek ve yasal düzenlemelerle böyle yanlışların önlenmesine yol açmak da bu doğru bilgilenme ile mümkün olabilir.
Bu konuda, illaki bir yasa çıkarılacaksa, kadınların zaten toplumsal algı yönünden baskılanan bu haklarına, artık kimsenin karışmaması gerektiğini belirten bir yasa çıkarılması, hak bilincinin gelişmesi açısından daha önemli bir girişimdir. Biz kadınların siyaset ve medyadan beklediği de budur.