Alice Harikalar Diyarı’nda Alice tavşana sorar; “Hangi yoldan gideyim?" Tavşan da cevap verir; “Nereye gittiğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin bir önemi yok.”
Hangimiz gerçekten biliyorduk nereye varmak istediğimizi, ne olmak istediğimizi, okullarımızı üniversite seçmelerini yaparken. Hayalimizin mesleğini, daha da güzeli sevgili Doğan Cüceloğlu’nun dediği gibi, gönlümüzün muradını keşfedebilmiş miydik gerçekten, yoksa puanımız nereye yettiyse ya da annemiz-babamızın bizim için uygun gördüğü, hayalini kurduğu üniversitelerde okuyup, öylesine mi meslek sahibi olduk?
Çocukken büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında neydi cevaplarınız, durup bir an için düşünür müsünüz? Belki çocukluk hayaliydi hepsi, belki de değil… Ne kadar izin verdik hayallerimizin gerçek olmasına, ya da verdiler? Gerçekten biliyor muyduk hem gönlümüzün muradını meslek olarak seçebilir, hem de çok mutlu, çok başarılı, çok para kazanıyor olabileceğimizi. Mesleklerimizin yaşam başarısı değil, yaşam başarısına ulaşmak için sadece bir araç olduğunu.
Ya şimdi? Şimdi sizin çocuğunuzun hayali ne? Gönlünün muradı? Yaşı kaç olursa olsun onu dinliyor, soruyor, bulmasına yardımcı oluyor musunuz ? Yoksa sizin de mi var onun için hayaliniz ? Onun için en uygun mesleği zaten çoktan biliyor musunuz?
Gençlerle yaptığım kariyer koçluğu çalışmalarında 10. - 11. ne yazık ki hatta 12. sınıfta bile ne olmak istediklerini bilmeyen çocuklar var. Hayalleri yok, olmamış! En zorlandığım çalışma bu oluyor gerçekten, ne olmak istediklerini bulmaları. Hep öncelik hemen para kazanmaya başlamak, prestijli bir iş hem de mezun olunca hemen bulunacak bir iş garantisi! Hayallerinin mesleği, uğruna emek sarfedeceği, ona doyum, mutluluk verecek bir meslek olmasındansa önemli olanlar bunlar. Ne acı …
Belki de çocuklarımıza önce iş nedir anlatmakla başlamalıyız. Birbiri yerine kullandığımız ancak farklı anlamlar içeren üç kelime var. Bunlar görev, kariyer ve iş. Martin Seligman şöyle açıklamış aralarındaki farkı “ Bir işi sonunda alacağınız maaş için yaparsınız. Ondan başka ödüller beklemezsiniz. Bir kariyer ise daha derinden kişisel bir yatırım gerektirir. Başarılarınıza parayla ve ilerlemekle damganızı vurursunuz. Görev ise tutkulu bağlılıktır. Kişiler görev aşkını daha büyük bir iyiliğe, kendilerinden daha büyük bir şeye katkıda bulunan bir şey olarak görürler. Görev aşkı, paraya veya ilerlemeye bakılmaksızın kendi içinde tatmin edicidir.
Onları diğerlerinden ayıran tüm eşsiz özellikleriyle, kendilerini ortaya koyabilecekleri GÖREVİ bulmaları mümkün mü? Bulanlar var mı? Nedir burada bizim GÖREVİMİZ anne- baba olarak? Neresindeyiz bu desteğin? Ne kadar çabalıyoruz, ışık tutuyoruz bulmalarına? Kendileri olarak gelişip, nereye gitmek istediklerini, GÖREVLERİNİ bulmalarına izin veriyor muyuz?