'' ŞURADAN BİR TANE YALNIZLIK UZATIR MISIN ? '
Zaman geçmez, sadece dakikalar sizi ilerlediğine inandırır.
Ne kadar unutur gibi olsak da ucuz şarkılar
ve basit denklemler size yalnız olduğunuzu hatırlatır.
Misal yerinize akbil basacak biri yoksa hayatınızda
yalnızsınız demektir bilmem kaç milyon nüfuslu İstanbulda.
'' AKBİLİ OLAN VAR MI ''
Tanımadığın yüzlerde en ufak bir samimiyet belirtisi ara işin yoksa,
yaşlı ve kokoş bir teyze yada işinden evine dönerken metrobüste
birini öldürebilecek kadar strese bulanmış bir bey amca bul kolaysa,
tanımadığım bir kadınla yada erkekle gözgöze gelmek
benim için oldukça zor. Gözlerine bakmak insanı anlamak isteğiyle doğru orantılı
olduğu ü'çün kimseyle gözgöze gelmek istemem, başımı öne eğer yoluma devam ederim.
Mecidiyeköy metrobüs durağına varmadan önce akbilini doldurmak için kendi hayatımızdan
bile isteye çaldığımız zamanlar geliyor aklıma, oturup bir güzel ağlıyorum.
Erkekler ağlamaz tabusunu darmaduman ettiğim için gurur duyarak kendimle,
gurur duyulacak ne varsa acıdan geçiyor zaten, erkekler genelde ne yüzünden acı
çektiğini önemsemez.
Çekilecek bir acı varsa onu yüzlerce yolcu taşıyan bir vapurun halatını
iskeleye bağlayan görevlisi kadar soğukkanlı davranarak kendi rıhtımına düğümler.
Koca bir gemiyi iskeleye bağlayan bir görevli kadar gurur duyar acı çekmekten.
'' ACI ÇEKİYORUM ULAN ''
Belki de bindiğim vapurda biraz önce sevgilisinden ayrılan ve kıta değiştiren bir adam var,
ey cemaati müslim sevgililer ayrılıyor, üç beş demeyin aşka yardım lütfen.
Kaderin dürüstlüğüne ve de zamansızlığına isyan etmeden geçemeyeceğim.
'' İsyanım var kaderin böylesine '' kaderin hangi hali bizi tatmin eder bilmiyorum ama,
sensiz alınan nefesin oksijen israfı olduğundan eminim.
Sen yokken ki bu oldukça acınaklı bir cümledir ömrümün senle geçen vakitleri için,sen
yokken öleceği zamandan korkmayan ben,sen olduktan sonra birayı günde 35 şişeye
düşürmenin hesabını yapar olmuştum,çünkü tek bir saniye bile fazladan yaşamak
hem kendime hem sana, yaşamayı ne kadar ciddiye aldığımın göstergesiydi.
Oysa ki beş biradan sonra, ya Ahmet Kayaya ya da Müslüm Gürses'e bağlanırdı benim hayallerim...
Rahmetli Babanın dediği gibi '' Bu şehirde ne varsa,hepsi sana benziyor '' .
Kadere isyan ederken seni ilk gördüğüm ve de yeşilçam tadında
''bu kadın benim olmalı uleeen,benim olacaksın'' dediğim anları hiç unutmuyorum sevgilim
(demek isterdim ama artık sevgilim değilsin) diyemediğim için de lanet ediyorum kendime,
kahrolasıca önyargılarımız ve de mahalle baskıları.
Size kendimi anlatmak isterdim ama ben bile kim olduğumu bilmezken,
size oymuşum gibi anlatmak piyasa yapmak için yazan ve kelimeleri
"$'' işareti olarak algılayan biri olarak görünmek istemediğimden anlatmıyorum.
Tek bildiğim o olmadan binilen bir Beşiktaş otobüsünün ya da Taksim metrosunun,
sırat köprüsü gibi acı çektiren ve de hesaplaşma hissi yaratan yolculuklardan ibaret olduğu.
'' ÇÜNKÜ AYRILIK DA SEVDAYA DAHİL, ÇÜNKÜ AYRILANLAR HALA SEVGİLİ ''
Kendimi bu genellemeye dahil etmiyorum,çünkü seninle sarılıp,sevişip adam akıllı sevişip, terleyerek, üşüyerek nefesinin anlık yokluğunda üşüyerek uyanamıyorsam biz yeterince sevememişiz demektir.
Ne ben kaybettim Tahirliğimden ne sen kaybettin Zühreleğinden.
Hepimiz elmayı seviyoruz ama elma bizi sevmek zorunda değil, dişlemeseydik keşke Adem gibi ilk gördüğümüzde.
Naçizane ;
Kitap önerisi : Can Bonomo DELİRMEK BELİRMEKTİR
Film Önerisi : YOZGAT BLUES
Oyun Önerisi : Gerçek Hayattan Alınmıştır